İman
İman tasdik etmek ve inanmak anlamına gelir. Fakat, verilen bir haberin doğru olduğunu bilmek ve onu tasdik etmek dinî anlamda bir iman sayılmaz. Dinî anlamdaki imanda doğru olduğu bilinen ve tasdik olunan haberin kabul edilmesi, benimsenmesi, o habere teslimiyet gösterilmesi ve boyun eğilmesi esastır. Bu bakımdan İman ve İslâm, Mü'min ile Müslüman aynı anlama gelmektedir.
Terim olarak İman ve İslâm
İman:"Allah katından getirip insanlara tebliğ ettiği bütün dinî hükümler hususunda Hz. Peygamber'i tasdik etmektir", diye tarif edilir. İman, kalb ile tasdik, dil ile ikrar edilir. Bazılarına göre, inanılan hükümlere göre hareket edilmesi ve inancın yaşanması da şarttır. Buna ayrıntılı (tafsîlî) iman denir. Zira burada, dinden olduğu kesin olarak bilinen bütün hükümlerin ayrıntılı olarak bilinmesi ve tasdik edilmesi bahis konusudur.
Kur'ân' da ve sahih hadislerde yer alan iman esasları Amentü'de özet olarak ifade edilmiştir. Bir kimsenin: "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman ettim", demesi özet (icmâlî) imandır. İmanın altı şartı bunlardır. Geri kalanların hepsi bu altı esasa dayanır. Bunlara inanan öbürlerine de iman etmiş sayılır.
Amentü'nün kısaltılmış iki şekli vardır. Bunlardan birine "Kelime-i tevhid" (Tevhid cümlesi), diğerine "Kelime-i şehadet" (Şehadet cümlesi) adı verilir.
Kelime-i tevhid ile Kelime-i şehadet, aslında bir ve aynıdır. Aralarında önemli bir fark yoktur. İnsanın zaman zaman bütün iman esaslarını sayıp "bunlara iman ettim" demesi, bu suretle inancını tazelemesi ve yenilemesi, itikadını güçlendirmesi lâzım gelir. Ancak, bu her vakit, özellikle sıkıntılı ve ızdıraplı zamanlarda mümkün olmadığından ayrıntılı imanın yerine onun özetinin söylenmesi, yani Kelime-i tevhid veya Kelime-i şehadet'in getirilmesi yeterli görülmüştür. Hz. Peygamber: "Lâilâhe illallah Muhammedün resûlullah" diyerek ruhunu teslim eden bir kimsenin Cennet'e gideceğini müjdelediğinden bu cümleyi sık sık tekrarlamakta hem iyi bir alışkanlık edinme, hem sevap kazanma, hem de imanın muhafaza edilmesini sağlama bakımından büyük faydalar vardır.
İman, dine uygun yaşayışla, ibadet ve iyi davranışlarla gelişir ve güçlenir. Günah işlemek ve kötü davranışlar imam zayıflatır. Büyük günah işlemek imandan çıkmayı ve kâfir olmayı icap ettirmez. Fakat haramlığı veya farz olduğu kesin olan şeyleri inkâr etmek küfür (dinden çıkma) sayılır. Gerek büyük, gerek küçük, gerek çok, gerek az günah işleyenler imanlarım muhafaza ettikleri sürece kâfir olmazlar. Fakat imanın güçlendirilmesi ve muhafaza edilmesi için haram ve günah olan şeylerin terk edilip ibadet ve iyi davranışlara yönelinmesi gereklidir. Çünkü amelsiz ve fiilsiz imanın meyvesiz ağaçtan farkı yoktur.
Ağaç meyve için dikilir ve korunur, iman da ibadet ve iyi davranış meyvesi için gönüllere dikilir ve muhafaza edilir. Amelsiz iman, rüzgârlı havadaki zayıf ışığa benzer, her an sönebilir.
Hasbel beşer işlemiş oldukları günahlara tövbe edenler hiç günah işlememiş sayılırlar. Samimi surette yapılan tövbeden önce işlenen günahlar -bunlar ne kadar büyük ve çok olursa olsun- imanın güçlü ve olgun olmasına engel teşkil etmezler. Yüce Allah, hulus-i kalble yapılan tövbe sebebiyle, şirk hariç, bütün günahları affeder. Tövbe kapısı daima ve herkese açıktır.
İnsanların çoğu iman esaslarını anne ve babalarından, öğretmen ve hocalarından taklit ve telkin yoluyla alırlar. Bu yoldan alınan ve öğrenilen iman makbul ve muteberdir. Ancak telkin ve taklit yoluyla alınan imanın düşünceyle ve ilmî delillerle güçlendirilmesi, iyi davranış, güzel ahlâk ve ibadetlerle desteklenmesi lüzumludur.
-----------------------
Haberin Doğrusu En Güncel Haber
Haberin Doğrusu, Bursa haber, Bursa son dakika, Doğru haber, Son dakika, Bursa iş dünyası, Bursaspor, Bursa hava durumu, Bursa nöbetçi eczaneler, Bursa ekonomi haberi, Bursa kapalıçarşı, Bursa trafik durumu