SON DAKİKA
Hava Durumu

MAHŞER VE ARÂSÂT

Haber Giriş Tarihi: 06.05.2021 01:53
Haber Güncellenme Tarihi: 06.05.2021 01:53
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.haberindogrusu.com
MAHŞER VE ARÂSÂT

Hz. israfil sura ikinci defa üfleyince bütün ölüler yerden ot bitercesine dirilecekler. Bu­na "Ba's ba'de'l-mevt" yani ölümden sonra dirilme veya "haşir" yani toplanma adı veri­lir. Dirilen ve yeniden hayata kavuşan insan­lar mahşer veya arasât denilen bir yerde top­lanacak, dünyada iken yaptıklarının hesabını vermek üzere "Mahkeme-i Kübrâ" (büyük mahkeme) da Ahkemü'l-hâkimin" (en âdil hâ­kim) olan ulu Allah'ın yüce huzuruna çıkacak­lardır. Burada yapılacak ve görülecek işler şunlardır:

  1. a) Amel Defterlerinin Verilmesi

Önce herkese, dünyada iken yaptığı her şe­yin en küçük ayrıntısına kadar yazılı olduğu bir defter verilir. Amel defteri denilen bu defter cennetliklere sağ taraftan, cehennemliklere sol taraftan verilir. Defteri sağ taraftan veri­len ve "ashab-ı yemin" denilenler gittikçe düzlüğe çıkar ve rahata kavuşurken, defteri sol taraftan verilen ve "ashab-ı şimal" denilenler gittikçe daha da batar ve anbean ağır­laşan sıkıntılara duçar olurlar.

  1. b) Vakfe

Amel defterlerini ellerine alanlar, hesap ver­mek üzere yakıcı ve kavurucu bir sıcak altın­da ve kan ter içinde sıralarını beklemeye baş­larlar. Bu bekleyişe "vakfe" denir.

  1. c) Havz, Kevser, Livâü'l-hamd

Defteri sağ tarafından verilenler Livâü'l-hamd denilen serin bir gölgeliğe alınır, Havz ve Kevser denilen sebillerden susuzluklarını gidermek için kana kana içerler.

  1. d) Mîzân

Sırası gelen hesap vermek üzere ilâhî hu­zura çıkarılır. Dünyada iken kazanmış olduğu sevap ve günahlar burada kurulan ve mîzân de­nilen hassas bir terazide tartılır. Terazi hassas, mahkeme âdildir. Kimseye zerre kadar hak­sızlık yapılmaz. Zerre kadar iyilik yapan da kö­tülük yapan da karşılığını görür. Kimsenin hak­kı kimsede bırakılmaz.

Terazinin sevap kefesi ağır basanlar veya Allah'ın affına uğrayan veya Peygamber'in şefaatine nail olanlar kurtuluş yönünde mesafe almaya devam ederler. Terazinin günah kefe­si ağır basanlar bir kere daha hüsrana uğrar ve yıkılırlar.

 

 

 

  1. e) Şefaat

Bazı kimseler, Hz. Peygamber'in aracı ol­ması sayesinde azaptan kurtulurlar. Hz. Peygamber'in bu şekilde aracılığına "şefaat" de­nir. Umumiyetle sünnete sahip çıkan ve hadislere uyan kimselere Hz. Peygamber, Allan­ın izin vermesinden sonra şefaatte bulunur ve onun şefaatiyle azaptan kurtulmak ve cenne­te girmek mümkün olur.

Mahşerde Cenab-ı Hakk'tan ilk önce şefa­at yetkisi alacak ve en evvel başkalarına şefaatte bulunacak olan Hz. Peygamber'dir. Herkesin "nefsî, nefsî!" deyip önce kendi kur­tuluşunu düşündüğü kıyametin dehşetli anla­rında Allah Resulü "ümmeti, ümmeti" deyip önce ümmetinin kurtuluşunu dileyecek ve bu­nun için izzet ve celâl sahibi Allah'a niyazda bulunacaktır. Hz. Peygamber çok sevdiği âsi ve günahkâr ümmetinin kurtulması için cansiperane çabalayacaktır.

Şefaat-ı Uzmâ: Hz. Peygamber sadece kendi ümmetine değil, bütün insanlığa şefa­atçi olacaktır. Onun bu umumî şefaatine "şefaat-i kübra" (büyük şefaat) denir. Hz. Pey­gamber'in yüksek seviyedeki bu umumi şefaatine "makâm-ı Mahmud" (şanlı şerefli mevki) adı verilir.

 

  1. f) Sırat Köprüsü

Cehennem üzerinde kurulan köprüye sırat köprüsü ismi verilir. Bu köprüden herkes ge­çecektir. Fakat defteri sağ taraftan verilen ve terazinin sevap kefesi ağır basanlar, köprüden şimşek gibi geçerler. Defteri sol taraftan ve­rilen ve terazinin günah kefesi ağır basanlar bu köprüden geçmek için çabalarken cehen­neme yuvarlanırlar.

 

  1. g) Cennet ye Cehennem

Cehennem: inkarcılarla aftan ve şefaatten yararlanamayan günahkâr Müslümanlar sırat köprüsünden geçmeye uğraşırken cehenne­me düşerler. Cehennem yedi kattır. Bu katlar­daki azabın şiddeti birbirinden farklıdır.

İmanı olduğu halde günahı yüzünden ce­henneme giren Müslümanlar günahları kadar azap gördükten sonra cehennemden çıkar ve cennete girerler.

Cennet: Sırat köprüsünden geçmeyi başa­ran veya günahları kadar azap gördükten son­ra cehennemden çıkanlar cennete girerler. Cennet sekiz kattır. Herkes dünyada iken ka­zandığı sevaba göre bu katlardan birinde yer alır. Cennette hissî ve bedenî nazların her tür­lüsü ve en mükemmelleri bulunduğu gibi ruhî nazların da her türlüsü ve en yüksek vasıflı olanları mevcuttur. Gerek cismânî ve maddî, gerekse ruhî ve manevî olsun bütün cennet nimetlerinden her zaman aynı haz ve zevk alı­nır. Bir bıkma, kanıksama ve usanma asla ba­his konusu olmaz. Cennet nimetleri aralıksız ve süreksizdir, hiç kesintiye uğramaz.

Gerek cehennem azabı, gerek cennet ni­metleri nasıldır bilinemez, bunların mahiyet­lerini tam olarak kavramak mümkün değildir.

Onun için bunların neliğini ve nasıllığını araştır­mamak icab eder. Allah Teâla cennette insanların görmedikleri, işitmedikleri, hatır ve hayâllerinden bile geçirmedikleri nimetler hazırlamıştır. Bunlara inanmak icab eder.

 

  1. h) Ulu Allah'ı Temaşa

Cennetteki nimetlerin en değerlisi ve ruhî nazların en büyüğü yüce Allah'ın ve onun türlü türlü güzelliklerinin seyredilmesidir. Buna "rüyetüllah" (Allah'ı görme) denir. Cennete gi­renler, ayın ondördünde dolunayı gördükleri gibi, birbirini sıkıştırmadan ve görüş açılarını daraltmadan Allah'ı apaçık bir şekilde görür­ler. Ancak Allah'ın didarını ve cemâlini tema­şa etmeleri de, bundan aldıkları haz da dere­celeri ve olgunlukları ile orantılı olur. İlâhî gü­zelliğin tecellileri değişerek ve çeşitlenerek sonsuza dek devam eder. Buna bağlı olarak temaşa ve verdiği haz da ebediyetlere kadar sürüp gider.

Gerçek saadet cennette cemâl-ı bâ kemali ve didar-ı ilâhiyi temaşa etmektir. Hak âşıkla­rının ve dostlarının vuslat vakti, temaşa za­manıdır.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.