1-Peygamberlik ve Peygamberler
Vahiy yoluyla Allah katından aldıkları bilgileri ve hükümleri insanlara tebliğ etmek için seçilen ve görevlendirilen yüksek şahsiyetlere "Peygamber" denir. Peygamber haberci ve elçi demektir. "Resul" ve "Nebi" de aynı mânâya gelir. Peygamberlik görevine ve işine ise "nübüvvet", "risalet" ve "sefaret" denir.
İlk peygamber insanların babası ve ilk insan olan Hz. Âdem'dir. Hak Teâlâ Hz. Âdem’i yarattığı zaman yeryüzünde nasıl hareket edeceğini ona ve çocuklarına öğretmek için kendisine vahy etmiş ve bu yolla ihtiyaç duyduğu bilgileri vermişti. Fakat Allah'ın Hz. Âdem'e vahiy yoluyla verdiği bilgiler zamanla unutulmuş, yapılan eklemeler ve çıkarmalarla bozulmuştur. Bu yüzden doğru yolu kaybedip ne yapacağını ve nasıl hareket edeceğini bilmez bir halde ve şaşkın vaziyette kalan insanlara tekrar peygamberler göndermek, eski ilâhî gerçekleri doğru bir şekilde yeniden bildirmek, yeni ihtiyaçların gerekli kıldığı yeni hükümleri eklemek ve gereken değişiklikleri yapmak lazım gelmiştir. Sonra gelen peygamberler daima öncekileri teyid ve tasdik ederler. Onları tamamlar ve devam ettirirler.
Vahye dayanarak insanları hak yola davet eden peygamberler onları küfürden, inkarcılıktan, sapıklıktan ve vahşetten kurtarmışlardır. Onun için peygamberler insanların ve beşeriyetin gerçek mürşitleri ve rehberleridir. Toplumlara yol gösteren hakiki kurtarıcılardır. Fert ve cemiyetler dünyada mutluluğu ve huzuru onlar sayesinde bulmuşlardır. Ahiret saadetini de yine onlar vasıtasıyla elde edeceklerdir.
Peygamberin, dine davet etmek ve hak yolu göstermek üzere gönderilmiş olduğu kavim ve toplum o peygamberin ümmetidir. Bu peygamberin davetini kabul edenlere "icabet ümmeti" (davete evet diyen ümmet), kabul etmeyenlere: "Davet ümmeti" (Hakka çağrılan ümmet) denir.
Hâtemü'l-enbiya, yani son peygamber bizim Peygamberimiz Muhammed Mustafa (a.s.)'dır. Nisan 571'de Mekke'de doğmuş, Mayıs 632'de 63 yaşında iken Medine'de âhirete göçmüş ve Mevlâsı'na kavuşmuştur. Kureyş kabilesinin Hâşim oğulları boyundan olup babasının adı Abdullah, dedesinin-ki Abdülmuttalib'dir. Annesinin ismi "Âmine hatundur. 610'da 40 yaşında iken peygamber olmuş, bu görevine ölümüne kadar 23 sene devam etmiştir.
O vefat edince sırayla Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali (r.a.) onun yerine geçmişler, onun halifesi ve naibi olarak İslâm toplumunu sevk ve idare etmişlerdir. Bu dört zata "Râ-şid Halifeler", "Adil Nâibler" adı verilir. Hilafetleri otuz yıl sürmüş, sonra hilafet mülke dönüşmüştür.
2- Peygamberlerin sayısı
Kur'ân'da isimleri geçen 25 zatın peygamber oldukları kesin, üçününki ihtilaflıdır. Ancak bizzat Kur'an: "Biz bazı peygamberlerden bahsettik, diğer bazılarından bahsetmedik" (bk: Gâfir, 40/78) dediğine göre isimleri Kur'ân'da geçmeyen daha başka peygamberler de vardır. Fakat bunların isimleri, nerede, ne zaman ve hangi kavimlere gönderildikleri hakkında kesin bir bilgi yoktur. 120.000 ve 224.000 peygamber gönderildiğinden bahsedilir. Ancak bu sayı kesin değildir.
Onun için en iyisi: "İlk peygamber Hz. Âdem ile son Peygamber Hz. Muhammed arasında ne kadar peygamber gelmiş ve geçmişse hepsine iman ettim" demektir.
Kur'ân'da isimleri geçen peygamberler: "Âdem, İdris, Nuh, Hud, Salih, Lut, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa, Zekeriya, Yahya, İsa, Muhammed (a.s.)
Kur'ân'da isimleri geçtiği halde nebi mi veli mi oldukları ihtilaflı olanlar: Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn.
Peygamberlerin peygamber olmaları bakımından aralarında fark yoktur, hepsine aynı şekilde inanmak ve hürmet etmek farzdır. Fakat bunlardan bazısı diğer bazılarından üstündür. Peygamberlerin en faziletlisi ve en üstünü bizim peygamberimizdir. O Allah'ın sevgilisi (Nabibullah) olup kendisine "makam-ı mahmud" ve "şefaat-ı uzma" verilmiştir. O, diğer peygamberlerden farklı fazilet ve meziyetlere sahiptir.
Hz. Peygamber'in ümmeti içinde Sahabe’nin, yani onu sağ iken Mü'min olarak gören ve imanlarını ölene kadar muhafaza edenlerin ayrı ve üstün bir yeri vardır. Sahabe içinde İslâm'a ilk önce girenler (sâbikûn İle'l-İslâm), Bedir savaşına iştirak edenler, Şeceretü'l-rıdvan'da biat verenler, sağ iken cennetlikle müjdelenenler (aşere-i mübeşşere: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Zübeyr, Talha, Sa'd b.Ebi Vakkas, Ebi Ubeyde, Abdurrahman b. Af, Said b.Zeyd) ve ilk dört halife ayrı ve özel bir yer tutarlar. Sahabe, İslâm'ın doğuşuna şahit olmuş, yayılış ve kuruluşunda görev almış faziletli ve bahtiyar kimselerdir. Fakat günahsız ve masum değillerdir. Bununla beraber hasbel beşer işledikleri günahları ve hataları bahis konusu edip aleyhlerinde bulunmak caiz değildir. Kendilerine hürmet etmek bütün Müslümanların görevidir. Sahabenin hayat ve faaliyetlerinin araştırılması, incelenmesi, değerlendirilmesi ve tahlil edilmesi caiz ama şahsiyetlerinin kötülenmesi ve suçlanmaları caiz değildir.