Bir zamanlar insanlar birbirini gerçekten hissederdi. Bir komşunun kapısı çalındığında sıcak bir tebessümle açılır, birinin canı yandığında herkesin kalbi sızlardı. Şimdi ise çoğu insan kendi dünyasına kapanmış durumda. Gözler görüyor ama yürekler görmez olmuş.
Bir sokakta üşüyen çocuğa bakan gözler var ama yaklaşmayan eller… Bir yaşlının taşıdığı torbaya yardım etmek yerine hızla yanından geçen insanlar… Sanki herkes kendi hayatının içine sıkışmış, başkasının derdine kulak verecek zamanı yok.
Vurdumduymazlık, kalplerin sessiz çığlığıdır aslında. Çünkü kimse doğuştan bencil değildir; ama hayatın koşuşturması, çıkar ilişkileri ve umursamazlık, insanın içindeki merhameti yavaşça törpüler.
Oysa insanı insan yapan en güzel şey, başka birinin acısını hissedebilmesidir. Bir el uzatmak, bir gönlü ısıtmak, bir kalbi gülümsetmek… Bunlar küçücük şeylerdir ama dünyayı değiştirebilecek kadar değerlidir.
Unutmayalım ki, bir gün hepimiz yardıma muhtaç hale gelebiliriz. O zaman görmek isteriz ki, hâlâ içinde iyilik taşıyan insanlar var bu dünyada. Çünkü insanlık, “ben”le değil “biz”le anlam kazanır. Kalın sağlıcakla…
Yorumlar