İnsan ilişkileri, hayatın en değerli ama en hassas parçalarından biridir. Bir dostluk, yıllarca emek verilen bir bahçe gibidir; sevgiyle, anlayışla, samimiyetle sulandığında yeşerir. Fakat bazen bütün bu emeğin karşılığı yalnızca sessizlik, umursamazlık ya da nankörlük olur. İşte o zaman insanın içinden geçen his yalnızca kırgınlık değil; sessiz bir yorgunluktur.
Nankörlük, dostluğu içten içe çürüten görünmez bir yaradır. Bir arkadaşın, en zor zamanlarında yanında olduğun hâlde bunu görmezden gelmesi, senin iyi niyetini kendi hakkıymış gibi kabul etmesi insanın kalbinde derin bir iz bırakır. Bu iz, çoğu zaman öfke değil; “değer verilmemiş olmanın” acısıdır.
Bazen “Ben daha ne yapayım?” sorusu dolaşır durur zihinde. Çünkü nankör bir arkadaş, verdiğini almayı bilmez, aldığı değeri korumaz, çoğu zaman kendi hayatına odaklanırken senin emeğini yok sayar. Sanki sen hep yanında olmak zorundaymışsın gibi davranır. Oysa kimse kimseye mecbur değildir; dostluk gönüllü bir bağlılıktır. Gönül varsa vardır, yoksa hiçbir açıklama dostluğu toparlamaya yetmez.
İnsanı en çok yoran da budur zaten: Zor gününde koşup gittiğin birinin, senin zor gününde ortadan kaybolması. Aradığın desteği alamamak değil, hak ettiğin değeri görememektir aslında içini acıtan.
Peki ne yapmalı?
Bazen mesafe koymak, bazen sessizleşmek, bazen de kalbini geri çekmek gerekir. Çünkü nankörlük, ne kadar sevgi verirsen ver, değişmeyecek bir karakter özelliği olabilir. Kimileri değer kıymet bilmez; kimileri ise ancak seni kaybedince anlamaya başlar. Ama insan kendi kalbini korumayı öğrenmeli. Kendini tüketerek dostluk kurulmaz.
Unutulmamalı:
Gerçek dostluk karşılıklılık ister. Empati ister. Emeğe saygı ister.
Ve bir dost seni yoruyorsa, senden sürekli alıp hiçbir şey katmıyorsa, aslında sen dostluğu tek başına taşıyorsun demektir.
Nankör bir arkadaşın ardından hissettiğin kırgınlık aslında kendi iyi niyetinin kanıtıdır. Bu da senin zayıflığın değil, karakterinin güzelliğidir. Zamanla insan şunu anlar: Yanında gerçekten kalmak isteyenler zaten kalır, kalmayanlar da seni yormamak için gitmiştir.
Sonunda geriye tek bir gerçek kalır:
İyi niyetli olmak bir zayıflık değil, bir duruştur. Nankörlük ise o duruşu hak etmeyen kalplerin sessiz ilanıdır.
Kalın sağlıcakla.
Yorumlar