Günümüzde teknolojinin hayatımıza kattığı kolaylıklar tartışılmaz. Ancak bu kolaylıkların yanı başında, insanın kendini zihinsel geliştirme refleksi her geçen gün zayıflıyor. Kitap sayfalarının yerini kaydırmalı ekranlar, derin düşüncelerin yerini anlık gönderiler aldı. Modern insan artık kendini yetiştirmek yerine, sosyal medya akışında zaman öldürüyor.
Eskiden bir bireyin entelektüel kapasitesi kitaplarla ölçülürdü. Birinin ne kadar kitap okuduğu, nasıl düşündüğü, hangi fikirlerle beslendiği önemliydi. Oysa şimdi, saatlerini TikTok videolarına ya da Instagram paylaşımlarına gömen bir nesil yetişiyor. Sadece gençler değil; her yaş grubundan insan, bilgiye değil, tüketime odaklı bir dijital yaşam tarzına esir olmuş durumda.
Kitap okumak; sabır, dikkat ve düşünme disiplini gerektirir. Bu eylem insanı yalnızca bilgiyle donatmaz, aynı zamanda hayal gücünü, empati yeteneğini ve eleştirel düşünme becerisini geliştirir. Ancak bu faydalar anlık hazlara karşı direnç gösteremeyen bireyler için çok cazip gelmiyor. Çünkü kitap yavaşlatır, sosyal medya hızlandırır. Kitap düşündürür, ekran vaki geçirtir.
Zihinlerini beslemeyen bireyler, zamanla sorgulama yetilerini de kaybeder. Bu durum toplumların kolay yönlendirilen, manipülasyona açık bir kitleye dönüşmesine yol açar. Düşünmeyen birey, duygularıyla yönetilir; bilgiyle değil, algıyla hareket eder. Bu da bireysel çöküşün ötesinde, toplumsal gerilemeyi de beraberinde getirir.
Oysa kitap, insanın en sadık yol arkadaşıdır. Sayfalar arasında yürümek, dijital ekranlarda kaybolmaktan çok daha anlamlıdır. Bugün, birey olarak kendimizi geliştirmek, düşünsel derinlik kazanmak ve gerçek anlamda "bilinçli" yaşamak istiyorsak, ekranları bir kenara bırakıp kitaplara sarılmak zorundayız.
Toplumun geleceği, bireylerin ne izlediğinde değil, ne okuduğunda saklıdır. Bu yüzden, kitaplar yeniden hayatımızın merkezine yerleşmeli. Aksi takdirde, yüzeydeki bilgilerle dolup taşan ama derinlikten yoksun bir çağın kurbanları olmaktan kaçamayız.
İyi okuma dileklerimle, kalın sağlıcakla.
Yorumlar