“Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz.”

Mustafa Kemal Atatürk bu cümleyi 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya Köşkü’nde söylediğinde, aslında bir devleti değil, bir bilinci inşa ediyordu.

O gece sadece bir karar alınmadı; karanlıktan aydınlığa uzanan bir yol çizildi.

Ertesi gün, 29 Ekim 1923, bu toprakların kaderi değişti.

Artık bir millet, “Kendi geleceğimi ben belirleyeceğim” diyerek tarih sahnesine çıktı.

Ve o günden bugüne her 29 Ekim, yalnız bir kutlama değil, bir farkındalık çağrısıdır.

Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” sözü, sadece bir anayasa cümlesi değildir.

Bu söz, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun manifestosudur.

Bu cümlenin içinde özgürlük vardır, onur vardır, sorumluluk vardır.

Çünkü Cumhuriyet, yalnızca devrimlerle kurulan bir devlet değil;

düşünceyle, vicdanla, eğitimle korunması gereken bir emanettir.

Atatürk, “Cumhuriyet düşüncede, bilgide, sağlıkta güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister.” derken geleceğe, yani bize sesleniyordu.

Cumhuriyet sadece geçmişten miras kalan bir armağan değil, her gün yeniden savunulması gereken bir bilinç halidir.

Bir toplum sessiz kaldığında, haksızlığa itiraz etmediğinde, yanlışın karşısında susmayı seçtiğinde,

o zaman Cumhuriyet’in ruhu zedelenir.

Çünkü Cumhuriyet, sadece yönetenlerin değil, yönetilenlerin de sorumluluğudur.

Cumhuriyet bize düşünmeyi, seçmeyi, üretmeyi, hayal kurmayı öğretti.

Bir kadının kendi ayakları üzerinde durabilmesini,

bir çocuğun ışığa yürüyebilmesini,

bir gencin korkmadan konuşabilmesini sağladı.

Artık güç doğuştan gelen bir unvanda değil; emeğinde, fikrinde, ahlakında, vicdanında saklıdır.

Bu yüzden Cumhuriyet bir yönetim biçimi değil; bir yaşam biçimidir.

Her 29 Ekim’de bayraklar gökyüzüne yükselirken, aslında biz içimizdeki o ışığı yeniden yakarız.

O ışık, 1919’un karanlığında Samsun’a çıkan bir adamın gözlerindeki umuttur.

O ışık, Sakarya’da toprağa düşen her canın direnişinde parlayan ışıktır.

Ve bugün hâlâ o ışık, bizim kalbimizde yanmaya devam ediyor.

Bazen sadece kelimeler değil, kelimelerin ardındaki ruh dokunur insana.

Bir cümle vardır; sade görünür ama içi doludur:

“Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.”

Bu sözde bir ömür, bir mücadele, bir yara ve bir umut gizlidir.

O söz, bir milletin karanlıktan ışığa yürüyüşünün adıdır.

Bugün Cumhuriyet’i kutlamak, sadece geçmişe saygı değil;

geleceğe sorumluluk duymaktır.

Çünkü Cumhuriyet, yalnızca 1923’te ilan edilmedi;

her bilinçli nefeste, her özgür düşüncede, her adaletli duruşta

yeniden ilan ediliyor.

Ve biz, aynı inançla, aynı kararlılıkla diyoruz:

Yaşasın Cumhuriyet.

Yaşasın özgür Türkiye. 🇹🇷✨

Cumhuriyet, bir günün değil;

her uyanışın, her cesaretin, her farkındalığın bayramıdır.