22 kişi bir topun peşinden koşuyordu işte.
Kuralları açık ve netti.
7’den 70’e herkesin çok iyi bildiği…
Eleştirisi de, övgüsü de bol bir oyundu futbol.
İki gol attı mı bir oyuncu, hele ezeli rakibine, aldığı milyon dolarlar bile helal edilir ve hatta “az bile” denirdi.

Çocukken ve gençken Zafer Mahallesi’nden Atatürk Stadı’na yürüyerek giderdik bu basit ama bir o kadar zevkli oyunu izlemeye.
Sonra gazeteci oldum; deplasmansa deplasman, iç sahaysa iç saha, daha yakından takip eder olduk hem Bursaspor’u hem de Türk futbolunu.

Hakemler hata yapardı.
Futbolcular hata yapardı.
Yöneticiler hata yapardı.
Teknik direktörler hata yapardı…
Ama her hafta yine aynı keyifle stadın yolunu tutardık bir şekilde.

Sonra işin içine şike girdi.
Paralısı, hatırlısı…
Mahkemeler kuruldu, hapis yatanlar bile oldu.
“3 kişi, 5 kişi, hadi bilemedin 50 kişi” dedik, onu bile sineye çektik.

Şimdi ise 1024 futbolcu, 300 küsur hakem, onlarca, yüzlerce başkan ve yönetici…
Kaç teknik direktörün bulaştığı bilinmiyor bu bahis denen pisliğe.

Line TV’deki “90+” programında da söyledim, bu pisliğe bulaşanların cezası öyle hafif olmamalı.
Öyle denildiği gibi 3 ay ile 1 yıl hapis yetmez.
Bahis oynanan her maç için, bağlantısı olsun olmasın, suçu sabit görünenlere ceza verilsin.

Yani 50 tane belirlenen maç varsa, 50 kez 3 ay veya 1 yıl hapis cezası verilmeli.
Mal varlıkları geçici süreyle dondurulsun, cezası kesinleşenlerin mal varlıklarına el konulsun.
Bırakın bir daha futbolun içinde yer almalarını, TV’den, basından futbol, spor izlemelerine bile izin verilmesin.

Yeter mi?
Yetmez belki ama belki bundan sonrası için önlem alınmış olur.
Hiç kimse bir daha böyle bir yola başvurmayı aklından bile geçirmesin.