SON DAKİKA
Hava Durumu

Bilimin namusunun ayağa düşmesi; ya da Üstün Dökmen

Yazının Giriş Tarihi: 24.08.2022 00:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.08.2022 00:30

Pozitif bilimlerin bir din haline getirilmesinden sonra, bütün kutsalların önüne geçirilmiş, bilimin kendisi kutsallaştırılmış, sonra da Kemalizm’in amentüsü haline dönüştürülmüştür. Bilim nesnel/objektif, tutarlı ve tarafsız olacaktı. Bu, 19. yy Batı pozitivizminin, kurucu kadrolar tarafından Türkiye’nin yeni dini olarak benimsenecekti. Böylece, bu ülkenin insanlarının, bu topraklara yerleşmiş medeniyet ve inanç değerlerinin yerine ikame edilecekti. Öyle de oldu. Bu milletin parasıyla ayakta duran üniversitelerimiz, yıllarca böyle bir insan tipi, kendi gerçeklerinden haberi olmayan akademisyen yetiştirdi. Bu tip örnekleri, 28 Şubat sürecinde sıkça rastlıyorduk. Bilim adına kendi ülkesinin değerleriyle savaş halinde olan bilim insanı, başka ülkede var mı, tam emin değilim. Ama bizde fazlasıyla var olduğunu görüyoruz.

Bu türlerin son örneğinin, geçtiğimiz günlerde bilim adına yaptığı saçma sapan açıklamalarla varlığının farkına vardık. Bilim adına yeni bir düşünce üretemeyince, gündem olmak için bu ülkenin kutsal değerlerine saldırmayı, bilim üretmek olarak anlıyorlar, belli ki. Yaptığı açıklamaların bilimle çatışmaları konusunu es geçiyorum. Bilime saygılı olsaydı zaten böyle bir şey söylemesi düşünülemezdi. Üstün Dökmen ne diyor: ‘Başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır. Nötr olamazlar.' En başta şunu söyleyelim; eğer kendisi bizzat meslek etiğine sahip çıksaydı böyle bir açıklamayı yapamazdı. Kaldı ki böyle bir yargıyı, hangi saha araştırmasına, hangi örnek olay incelemesine dayanarak yaptığı ise belli değil. Dolayısıyla yaptığı açıklamayla kendi savunduğu bilimsel değerleri çiğnemiş oluyor. Üstün Dökmen’in bunların farkında olmaması düşünülemez. Öyleyse geriye tek bir nokta kalıyor. Bilim adamı titri kazanmış olmasına rağmen hala saplantılarından kurtulamadığının dışa vurumu olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Nasıl oluyor da insan, başı açık olunca nötr oluyor da başı kapalı olunca nötr olamıyor. Bu nasıl bir arkaik zihniyettir! Üstün Dökmen, bu absürt açıklamalardan sonra, bir bilim insanı olarak, güvenilirliğini nasıl açıklayacak? Onun güvenilirliğinin parametreleri, inanç değerlerini yok saymak mıdır? Daha baştan insanları bu şekilde kategorize ettikten sonra, senin meslek ahlakına uyacağını nasıl garanti edeceksin?   

İşe bakar mısınız; sanki, diğer alanların meslek ahlakı yokmuş gibi, Dökmen’e göre; Başörtülüler;  'Eczacı, mimar, inşaat mühendisi, mimar olabilir, Milli Eğitim izin verdiği için öğretmen olabilir, hakim ve savcı benim alanım değil karışmıyorum. Fakat başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır. Nötr olamazlar'. Ne kafa ama!

Şimdi dersem ki kullandığı dil hiç buralı değil, hemen, ‘bu, bilimsel bir dil!’diyerek caka satacak. Her bilim alanının kendi özgü terminolojisi olabilir bu tamam da şu söyledikleri neyin nesi!

'Psikoloğun karşısındaki kişiye karşı nötr davranış içerisinde olması gerekiyor. Empati kurabilmesi gerekmektedir. Empati kurabilmemin temeli nötr davranmaktan geçer. Empati kuramazsam sempati duyarım, özdeşim kurarım. Özdeşim kurarsam artık o iletişim o artık psikolojik danışmanlıktan çıkar. Komşu teyze, komşu amca sohbetine dönüşür. Objektif olmak gerekiyor. Dünyada meslek etiği şudur, bizim insanlarımız bilmiyor. Psikolog, psikiyatrist, PDR uzmanı dini, siyasi, takım, milli simge kullanamaz' ifadelerindeki dil tamamen kendisine ait.

Şimdi, başörtülü olmayan bir PDR’cinin daha  objektif olacağına, yahut başörtülü olan PDRC’nin objektif olamayacağına ilişkin elinizde hangi ölçü var? Elinizde bir saha araştırması mı var? Yok, öyleyse!

Psikoloğun terapi esnasında dini ya da siyasi simge takmaması gerektiğini belirten Dökmen, ofisinde Atatürk resmi bile olmadığını dile getirdi. Dünyanın en büyük sorununun insanların dürüstlüğünü kaybetmesi olduğunu söyleyen Dökmen, ikinci büyük sorununun da pozitif bilimden uzaklaşmak olduğunu ifade ediyor. 19. Yy kafası da böyleydi.

Üstün Dökmen, dini alanı bilmiş olsaydı, gerçek ve rahatlatıcı terapinin, dini alanda olduğunu öğrenecekti. Olmaz, çünkü; ‘çağdaş, modern ve objektif bilim insanı, dinden uzak durması lazım, yahut Kemalist, dolayısıyla pozitivist olması gerekir.!’

Tam bir ‘28 Şubat kafası değil mi?’ Ne kadar çalışırsa çalışsın Anadolu insanının irfanına ulaşabilir mi, bundan da emin değilim.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.