SON DAKİKA
Hava Durumu

Birisi Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakan mı olacaktı?

Yazının Giriş Tarihi: 20.07.2022 00:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.07.2022 12:38

Baktılar ki artık bu plan işe yaramıyor, yapılan planlar, başlangıçta işe yarıyor gibi görünse de, her seferinde sonuçları fiyasko oluyor, işe yeni baştan başlamaları gerekiyordu. Öyleyse; doğrudan askeri darbe yapmak yerine, daha sinsi ve daha derinden giderek, kaleyi içten fethetmek daha akıllıca olurdu. Onlar da bunu yaptılar. Daha önce ‘bizim çocuklar başardı’ diyebiliyorlardı şimdi ise ‘tutuklananlar bizim arkadaşlarımızdı, onlarla çalışıyorduk’ demek zorunda kaldılar. Yani bu plan da işe yaramadı. İşe yaramadı, çünkü bu sefer, Anadolu’nun yiğit insanları, siyasi iradenin yanında, ölümü göze alarak meydanlara çıkmış, ‘bunlar yerde yatmasını bile bilmezler, bir silah patlasa, kaçacak delik ararlar’ diyen hainlerin suratına tokat atarcasına, tankları elleriyle durdurmuşlar, hain kalkışmayı etkisiz hale getirmişlerdir.  

Aslında bu filmi defaatle izlemiştik, biz. Kuklaları ve kuklacıları biliyorduk ama, ülkeyi öylesine kuşatmışlardı ki, kıpırdayacak bir alan bile bırakmamışlardı. Ülkenin siyasetine hâkim olan, siyasi figürler de, ABD’nin gönüllü köleleri olarak, bu planların birer aparatı oluyor, konumlarını korumak için, ya sessiz kalıyorlar ya da bizatihi bu tür kalkışmaların içinde yer almaktan çekinmiyorlardı.  

Kendilerini, bu ülkenin kurucu kadroları olarak konumlandıran, ancak bu ülkeye aidiyetleri konusunda hep problemli alanda bulunan CHP, kuruluşundan itibaren, meşruiyet sorununu çözememiştir. Çünkü, CHP zihniyeti, hiçbir zaman kendini bu topraklara ait görmemiştir. İlk 27 yıllık dikta dönemini saymazsanız, 1950’den itibaren, Anadolu insanından, siyasi icazet alamamalarının anlamı da budur. İşte tam da bu tarihten itibaren, askeri ve sivil vesayetle siyaset yapmayı bir yönetim biçimi olarak kabul etmekten vaz geçmemiştir. Bunun sonucu olarak, her on yılda bir tekrarlanan darbelerin içinde bulunma alışkanlığından kurtulamamıştır. Nitekim 60 darbesinin şartlarının, İnönü tarafından hazırlandığını, kendi hatıralarından okuyoruz.

Aynı odakların yıllardır hazırlık yaptığı FETÖ darbesinin karşısında, CHP’nin nerede durduğu oldukça karanlık. Geçen hafta tekrar hatırladığımız ‘15 Temmuz FETÖ kalkışması’ konusunda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, sözlerindeki çelişki ve tutarsızlıklar, kalkışma gecesi tankların arasından rahatlıkla geçerek, kahvesini içmeye gitmiş olması, karanlık bir niyetin olduğu izlenimini vermiyor mu?  Nihayet en son örneğini yaşadığımız ve 250’nin üzerinde cana mal olan bu karanlık eylemin lekelerini, CHP’nin temizlemesi gerekmez mi?  

Aslında bu karanlık kalkışmanın ortaya çıkardığı ve cevap bekleyen birçok soru var. Bu soruların tamamı da CHP’ye yönelik sorulardır. O menfur gecede, Kılıçdaroğlu, Ankara’dan kalkıp İstanbul’a geliyor. Atatürk Hava Limanı’na iniyor ve koruma müdürü, darbecilerle konuşuyor ve yol açılıyor. O da rahatça Bakırköy Belediye Başkanının evine ulaşıyor.  Akşener ise Beylerbeyi’ndeki evinde misafirleriyle oturuyor. Darbeyi haber alınca misafirlerini sahilden uğurluyor ve evine dönüyor.

CHP’li Okan Gaytancıoğlu’nun ifadesine göre; Kılıçdaroğlu, darbe gecesi İstanbul’a giderken, uçağa binmeden, Bülent Tezcan’a; meclise gidin diye emir veriyor. Oysa meclis kapalı, Açılması için birçok prosedür var. Meclis, Perşembe akşamı kapanıyor. Cuma günü kapalı. Normalde meclisin genel kuruluna açtırmak için bin türlü izin isteniyor. O gece de Bülent Tezcan açın kapıları diyor, güç bela kapıları açtırıyor. Oysa, o gece Bekir Bozdağ’ın açıklamaları hala kulaklarımızda.

Denebilir ki, Kılıçdaroğlu darbeyi haber alınca Meclisi açık tutmak istedi. Peki; Kılıçdaroğlu, darbeyi haber alınca, kendisi İstanbul’a gidiyor, vekilleri de meclise göndermesi, birtakım beklentilerin gerçekleşmesi ümidi sonucu olmadığını söyleyebilir misiniz? İstanbul’da, tankların arasından darbeci askerlerin refakatinde kahvesini içmeye gitme yerine sokağa çıksa, tanklara karşı dursa, sözümüz olmazdı. Bakıyor ki darbe başarısız, sesi soluğu çıkmaz oluyor. Durumu kurtarmak için de ‘kontrollü darbe’ demekle geçiştiriyor ama, bu sözünden, sanki içinde bulunduğu bir olayı anlatırcasına bir durum sezilmiyor mu?

Akşener ‘yurtta sulh konseyi’ adına başbakan olmak için ünleyip duruyordu. O günkü siyasal yapıda bir de cumhurbaşkanına ihtiyaç var değil mi? Peki, darbe gecesi İstanbul’a giden Kılıçdaroğlu’da cumhurbaşkanı olmak istemiş olamaz mı?

Öyle ya, darbe başarılı olsaydı, bir başbakan bir de cumhurbaşkanına ihtiyaç vardı değil mi?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.