SON DAKİKA
Hava Durumu

‘Depremin sebebi Siyasal İslam’!

Yazının Giriş Tarihi: 08.02.2023 04:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.02.2023 04:39

Seçim sathi mailine giren Türkiye’de, böyle yıkıcı bir depremin olması, birçok gerçeği ortaya çıkardı. Fırsat bu fırsat deyip, mevcut iktidara, her cepheden ateş etmeye başladılar. Haklı eleştirilere, eksikleri, yapılması gerekenleri söyleyenlere, elbette sözüm olamaz. Yapılan eleştiriler, haklı gerekçelere dayanmış olsa, bundan hepimiz faydalanırız. Çünkü, muhalefeti, yazarı çizeri, bilim insanı kim olursa olsun bu onun görevi der üzerinde durup düşünürüz. Aklı selim de bunu gerektirir. 

Ortaya çıkan, bu olağanüstü afet durumunu fırsat bilip buradan bir siyasi ve başka açılardan bir çıktı alabilir miyiz diyen düşükler, orta yerde dolaşmaya başladılar. Mesela bir bilim insanı kalkıp, depremin nedeninin ‘Siyasal İslam’ olduğunu söyleyecek kadar, kafasının içindeki küflenmiş fikirleri, bilim insanı edasıyla söyleyebiliyor. Arkasından da, depremlerin en çok Müslüman ülkelerde olduğunu, Müslüman ülkelerinin de fakir olmaları ve bilime önem vermediklerinden dolayı başlarına bu tür felaketler geldiğini söyleyerek, içindeki kinini dışa vuruyor. Sanki Müslümanlar, ‘depremler takdiri ilahidir’ deyip, hiçbir tedbir almadan ölümü bekliyorlar, demeye getiriyor. Adamın açıklamasına bakar mısınız: ‘Tanrı elinde sopası olan bir put değildir ancak putlaştırdılar. Endonezya, Bangladeş, Kuzey Hindistan, Pakistan, Afganistan ve maalesef Türkiye'nin dahil olduğu yazgıcı ülkelerde en çok deprem yıkımı olmaktadır. Yazgıcılıkla teselli yaratılıyor, hesap sorulması zihinlerden uzaklaştırılıyor. Sorgulanmayan bir yönetim biçimi varsa’ Depreme karşı alınması gereken tedbirleri, bu konudaki ihmalkarlıkları, hesap sorulması gereken birileri varsa onlardan mutlaka hesap sorulması gerektiğini söylese, ‘ey vallah’ diyeceğiz. Ama yok; cibilliyetleri gereği, illaki dine, İslam’a karşı kinlerini kusacaklar. 

Bak sayın Ercan: Biz Müslümanlar, evrendeki bütün olgu, olay, işleyiş, olmuş ve olacak bütün tabiat olaylarının, evrendeki fizik yasalarına göre işlediğini biliriz. Evrendeki bütün olaylar, bu fizik yasaları çerçevesinde, kendi şartları, neden ve sonuçları içerisinde meydana gelir. Ancak; senin anlayamayacağın, fakat bizim anladığımız ve inandığımız bir gerçek var, bu olayların arkasında. Evrendeki işleyişin temeli olan, bu şartları koyan, bu şartlara göre işleyişi sürdüren Allah olduğuna inanırız. Çünkü Allah, her an yaratmaya devam etmektedir. Müslümanlar, tarih boyunca, evrendeki bu yasaları anlamak için her türlü bilimsel çalışmaları yaptığını sen bilemezsin. Çünkü bütün Kemalistler gibi, Batı bilimini yani pozitif-materyalist bilimi putlaştırdınız da ondan. Biraz bilim tarihine baksaydınız, anlamakta zorlanmazdınız. 

Müslümanın, tabiat olayları karşısındaki tavrı gayet nettir. Bütün tabiat yasalarının Allah tarafından koyulduğuna inanır, ama bu tabiat yasalarına karşı tedbir almanın, tabiat yasalarından faydalanmanın, bu yasaları kendi lehine çevirmenin de Allah’ın emri olduğunu bilir ve inanır. Evreni, evrendeki bu yasaları anlamak da Allah’ın kudretini daha iyi anlamak anlamına geldiğini, evrendeki tüm oluş ve ‘bozunuş’ yasalarının, ‘Sünnetullah’ olduğunu bilir. İnsan üzerinde düşünmek de tabiat ve fizik yasaları üzerinde düşünmek de böyledir. 

Bugünkü insanların cehaletiyle kendi cehaletini birleştirerek, İslam’ı ve Müslümanları kötüleme hakkını kendinde görmek, bilimsel bir cehaletten öte geçemez.

Prof. Dr. Ahmet Ercan, saldırısında yalnız olmadığını görüyoruz. Mahalle kaçkını bir bayan yazar da eşlik ediyor. Bizim mahallede keşfedilmediği için mahalle değiştiren bu hanımefendi, ‘Öyle büyük bir felaketle karşı karşıyayız ki bu defa iktidar yöneticilerinin “acımız büyük, üzüldük, yaraları saracağız, devlet tüm kurumlarıyla hareket geçmiştir” laflarıyla geçiştirilmeyecek, ayaklarına giydikleri botlarla, başlarına geçirdikleri AFAD şapkalarıyla deprem bölgesinden verecekleri fotoğraflarla geçiştiremeyeceği bir felaket.’diyor.

Peki ne yapsalardı, Ankara’dan mı seyretselerdi?  Tabi Elif Çakır, hızını alamayıp; ‘Kimse kalkıp yeri ve zamanı değil aklı vermeye, parmağı sallamaya kalkışmasın.’ Diye de tehdit savuruyor. 

Dedik ya, bugünkü deprem ibretlik olayları ortaya çıkarıyor. İnsan hayatını düşünmeden, yalnızca kendi menfaatini düşünmek gibi korkunç bir ahlakî zaafın varlığı, ortaya çıktı. Binaların nasıl yapılacağı, hangi teknik özellikler içermesi gerektiği, ne ölçüde demir ve çimento kullanılması gerektiği, zemin etüdü, kaç kat yapılması gerektiği, her ne gerekecekse, yasa ve yönetmeliklerde belli iken, başına bir kontrolör dikmeden, bu şartlara uygun bina yapılmıyorsa, bu, yasal bir problem olduğu gibi aynı zamanda ahlâkî bir sorun olduğunu, göz ardı edemeyiz. Bununla beraber, bu konu üzerinde, yetkililerin mutlaka hassasiyetle durmaları gerektiği zorunluluğu da ortada. Bu teknik özelliklere uygun bine yapmayanlar, mutlaka bulunup, kaybolan bu canlar adına, hesabı sorulması gerektiği de, ciddi bir beklentidir. 

Binaların teknik boyutları elbette önemli ama, benim ilgi alanım olmadığı için, onu işin uzmanına bırakıyorum. 

Başta söylediğim gibi, bu depremin, içimizde herhangi insanî bir duygusu olmayan, felaketlerden çıkar elde etmeyen çalışan aşağılık insanların olduğunu bir kez daha gördük. Elindeki ürünü, fırsat bu fırsattır diyerek, fiyatını üçe dörde katlayarak satmaya kalkan bu insanları hangi kavramla nitelerseniz niteleyen, onun gerçek kimliğini ifade edemeyebilir.  

Bununla beraber, içerde ve dışarda, müthiş yardımlaşma ve dayanışmanın olması da oldukça sevindirici. THY’nin, 13 Şubat’a kadar, bilet fiyatlarını 100 TL’ye sabitlemesi, oldukça sevindirici. TFF’nin, “AFAD hesabına 20 milyon lira bağış yapması ve yardım kampanyası başlatması takdir edilmesi gereken bir davranış. 

Buna karşılık, otobüs firmalarının, bilet fiyatlarını yükseltmesi ne insani ne de ahlakidir.  Tabi ki bu olumsuzluklar hakkında, ilgili makamlar tarafından inceleme başlatılması, gereğinin yapılması da kaçınılmaz olacaktır.   

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.