SON DAKİKA
Hava Durumu

Konum çukur olunca, görülen ne olabilir!

Yazının Giriş Tarihi: 06.07.2022 00:34
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.07.2022 12:34

‘Çukura düşmüş insanlar, etrafa bakınca her tarafın çukur olduğunu sanır.’ Tükiye’deki muhalefetin durumunu ifade eden başka bir cümle, belki vardır. Muhalefet etmekle, gerçekleri görmemek böyle bir şey olsa gerek.

12 Eylül generali Kenan Evren ve darbeci taifesi, ülkenin başına çöreklenince, NATO’ya bağlılıklarını, uluslararası sözleşmelere ve taahhütlere sadakatlerini, dünyaya açıkladıktan sonra, yapacaklarını yaptılar. Aslında, bağlı oldukları ABD çıkarlarıydı ve Türkiye’de, ABD çıkarlarını koruyacakları anlamına geliyordu, bu açıklamalar.

Yunanistan’ın, NATO’nun askeri kanadına giriş hikayesini, Sedat Ergin, Hürriyetteki köşesinde, uzun uzun anlatmış.

NATO Başkomutanı General Rogers, Milli Güvenlik Kurulu Başkanı darbeci General Evren’le görüşüyor. Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına geri dönüşünde anlaşıyorlar. Hemen arkasından, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltık, o günlerde, Türkiye’nin NATO nezdindeki daimî temsilcisi Büyükelçi Osman Olcay’a telefonda; ‘Rogers, size harekât tarzını anlatacak,’ şeklinde direktifini veriyor.  Türkiye’de 12 Eylül darbesinden bir ay kadar sonrasında, 17 Ekim 1980. Cuma günü, hiçbir şart koşmadan olay gerçekleşmiş oluyor. 

Finlandiya ve Norveç’in üyeliği için, Türkiye’nin etrafında yaşananlar, hemen herkes tarafından izlendi.

Sedat Ergin yazısında; konuyu, “O sırada delegasyonda siyasi işlerden sorumlu müsteşar olarak görev yapan ve yıllar sonra NATO daimi Temsilciliği görevini de üstlenecek olan Ümit Pamir’in dilinden naklediyor

Brüksel’deki Türk diplomatlar, ABD’li General Rogers’ın Ankara’da yürüttüğü görüşmelerde Yunanistan’ın askeri kanadına dönüşü konusunda bir mutabakata varılmış olduğunu şifreli hattan gelen bu bildirimle anladılar.

Peki mutabakatın içeriği neydi? Bunu ancak ertesi günü General Rogers geldiğinde öğrenebileceklerdi.

Ertesi günü aynı ekip NATO’daki Türk delegasyonunda yeniden toplandı. Orgeneral Rogers, yanında yardımcısı ABD’li bir albayla geldi. Tam içeri girecekleri sırada Rogers, Büyükelçi Olcay’a “Sizinle baş başa görüşmek istiyorum” dedi ama ABD’li Albayı da görüşmeye sokarak bir emrivaki yarattı. 

“Bu gelişmeler karşısında NATO’nun güney kanadının güçlendirilmesi ABD’nin kritik stratejik hedeflerinden biri haline gelmişti. Ancak Yunanistan’ın NATO’nun askeri yapısının dışında olması NATO’nun güney kanadındaki savunma planlarında bir boşluk yaratıyordu. Bu boşluğun kapatılması için Yunanistan, bir an önce yeniden askeri kanada alınmalıydı ve öyle de yapılıyor. Bu, ABD çıkarlarının NATO elbisesi giydirilmiş biçimi olduğu, bugün çok daha anlaşılıyor değil mi?

Şimdilerde, ABD, NATO’nun güney kanadı dediği Yunanistan’da üsler kuruyor, Yunanistan ise buna güvenerek, aslında Türkiye’ye ait olan adaları silahlandırıyor. Peki muhalefetin sesini duyan var mı? Yunanistan’a tek laf ettiklerini işiten var mı? Bu nasıl iş böyle!

Geçen hafta Madrid’de NATO toplantısı yapıldı. Finlandiya ve Norveç’in üyeliği için yapılan toplantıda, dünyanın dikkatlerine toplayan ülke Türkiye ve onun başkanı Erdoğan, neyin mücadelesini verdi? Bu iki ülke Türkiye’nin taleplerini yerine getirmediği sürece, veto hakkını kullanacaktı. Erdoğan’ın blöf yapmadığını dünya çok iyi biliyordu. Detaya girmeyeceğim, Türkiye’nin tezleri ve istekleri NATO’nun yazılı metinlerine girerek taraflarca, NATO genel sekreteri ve diğer gözlemcilerin tanıklığı ile imza altına alındı. Üstelik, üyelik sürecinde Türkiye’nin taleplerinin yerine getirilip getirilmediğini kontrol edecek. Bu da yazılı metinlere girdi. Türkiye, eğer taahhütleri yerine getirmezse, bu ülkeleri veto edeceğini tekrarladı. Peki muhalefet ve kadrolu gazetecileri bunu gördüler mi? Hayır görmemeleri gerekiyor. Çünkü onların muhalefet anlayışı bu.

Muhalefet ve şürekası, hiçbir şey demediği gibi, hala 40’lardan kalma monşerlerin kafasıyla dış politikaya bakıyorlar.

Kılıçdaroğlu’nun, ‘Hah işte bu böyle olmalıydı’ diyebileceğimiz bir eleştirisi yahut teklifi oldu mu? 

Sokak çocuklarının, oyun sırasında, oyunu kaybetmiş çocuklar gibi, bu kadar olaylar karşısında; Eee n’oldu! Gittin bastın imzayı, geldin” diyecek kadar seviyeyi düşürüyor. Egede başımıza bela olan Yunanistan’a üyelik daveti yapanlara bir tek sözü olmazken, bugünkü olaylara ise arkaik bir zihin yapısıyla bakmaya devam ediyorlar. Eğer, monşerler aracılığı ile bu metinleri inceletip; şurada ‘Türkiye’ye kaybettirilmiş, bundan dönülmesi gerekir’ deseydi Türk siyasetinde muhalefet sorunumuz da çözülüyor diyecektik. Oysa yapılan, herkesin gözü önündeki olayları karartmaktan ibarettir. 

Dünkü darbe şakşakçısı ve andıçlanmış gazetecilerin dolmuşuna binersen, yarı yolda kalman kaçınılmaz olacaktır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.