SON DAKİKA
Hava Durumu

Millet Olmak, veya bütün coğrafyalara kucak açmak

Yazının Giriş Tarihi: 13.07.2022 01:23
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.07.2022 01:23

Bir Kurban Bayramı’nı daha geride bıraktık. Müslümanlar, ibadetlerini yaptılar, yapıyorlar. Sevincini ve kestikleri kurbanlarını çevresindeki insanlarla paylaşmaya çalıştılar, paylaşıyorlar. Hacca giden Müslümanlar da hem Hac ibadetlerini yaptılar hem de kurbanlarını kestiler.

Hac ibadeti dolayısıyla, dünyanın bütün ırkları, renkleri, bir araya geldi. Kendi kültür düzeyleri ölçüsünde, birbirleriyle kaynaştılar, dost oldular. Öyle ki, karşılaştıklarında, bir tebessüm bile bu dostluğa yetiyordu. Dilleri, renkleri, ülkeleri farklı olsa da onlar bir ‘Millet’ti. Tek millet olmanın verdiği rahatlıkla, kolayca bir araya geldiler, kaynaştılar ve dostluklar kurdular. Milyonlarca insanın bir araya geldiği bu mekanlarda, kavga yok, tartışma yok, günah işlemek bile yasak. Bütün bunlar, yapılan hac ibadetinin gereği olduğu gibi, tek millet olmanın da şartıdır.

‘Millet’ deyince aklımıza, cumhuriyet döneminde ifsad edilmiş kelimelerin, türedi sözlüklerinde uydurulmuş anlamları gelmektedir. Bu uydurulmuş anlamların, coğrafyamızı parçaladığını da hemen ilave edelim. Aşağıda kısmen de olsa değineceğimiz ifsad edilmiş ‘Millet’ kavramı, Osmanlı coğrafyasındaki milleti atomize ettiği gibi, bu fesadın ortaya çıkardığı kaos ortamını hala yaşamaya devam ediyoruz.  

Eski lügatlarda; "din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat" (Atebet-ül Hakayık -1300 yılından önce)" ümmet, kavim, cemaat" (Ahmet Vefik Paşa, Lugat-ı Osmani (1876) ] anlamlarına geldiği, kayıtlarda yer almış. Aynı şekilde, Türkçe'de "din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat" anlamına geliyor. Arapça ‘mll’ kökünden gelen millet ملّة  "din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat" sözcüğünden alıntıdır. “Millet; din ve şeriat, bir din veya şeriatte bulunanların tamamı anlamına gelir” (Kemal solak, Millet Milliyetçilik ve Irkçılık, Şelale Yay., İst. 1979) Bütün İslami kaynaklarda, millet kavramı; ‘din ve şeriat’ ortak paydasında birleşiyor. Ne var ki yeni lügatlarda, üstelik devletin resmi kurumu TDK’nın lügatında; artık genel olarak ‘millet’i; ‘çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus.’ (TDK sözlüğü, 2009) şekline dönüştürülmüştür. Kelimenin anlamını değiştirmekle, yukarıda ifade ettiğim manzaraya büyük darbe vurulduğu da bir hakikattir.

Öte yandan; “Hz. Muhammed’e iman edip tâbi olan kitleler” (ümmet-i Muhammed) şeklindedir ve kelimenin yaygın kullanılışı da bu yöndedir; bu kitlelere de “ümmet-i icâbet” denilmiştir. Kur’an’da yer alan “mutedil ümmet” (el-Bakara 2/143) ve “en hayırlı ümmet” (Âl-i İmrân 3/110) ifadeleri, ayrıca çok sayıdaki hadis rivayetinde tekrarlanan ümmet kelimesi Muhammed ümmetini ifade etmektedir. (Diyanet Ansiklopedisi, Ümmet Md. C42, s. 308-309

Dil üzerinde yoğun tartışmaların yapıldığı dönemde bu kelimenin anlamı değiştirilerek, tanımda yer alan; ‘din ve mezhep’ kelimeleri kaldırılmış, ‘millet’ kelimesinin yeni tanımıyla, din ve mezheple olan ilgisi kesilmiştir. Bu anlam değişikliği, basit gibi görünse de coğrafyamızda yaşayan insanları atomize etmekten başka işe yaramamıştır. Bu değişikliğin arkasındaki asıl nedenini, başka bir yazının konusu yapmaya bırakıyorum.

Dil üzerinde yapılan bu değişikliklerin nedenleri, hemen herkesin rahatlıkla ulaşabilecekleri kaynaklarda uzun uzun anlatılmış. O konuya fazla girmeden, dildeki bu değişikliklerin asıl nedeninin, Müslümanların, kendi aralarındaki kardeşlik ve dayanışmayı engellemek, Türkiye ile İslam coğrafyası arasındaki bağları kesmek olarak özetlemek mümkündür. Nitekim, bugün yaşananlar bunu açıkça göstermektedir. Eğer; Millet kavramını, ‘ümmet, din ve bu dine mensubiyet’ olarak anlamlandırırsanız, İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanları, aynı milletin parçası olarak görmeniz gerekecektir. Böyle bir bakış açısı da islam dünyası üzerinde emelleri bulunan sömürgecilerin işine gelmeyecektir. Daha yakın zamana kadar, İslam ülkeleri arasında kurulması gereken ilişkiler şöyle dursun, neredeyse, bu ülkeleri birbirine düşman edeceklerdi.

Enerji kaynaklarına ulaşmaları, çıkarları doğrultusunda kullanmaları için bu parçalanmaları, yüzyılları aşkın zamanı kapsayan planlarla başardılar. Bu planlarını uygularken de başta Türkiye olmak üzere, içerden satın aldıkları aparatlarla yaptılar.

Başa dönelim. Hac ibadeti, İslam ümmetinin tek millet olduğunu, başka hiçbir millette ve coğrafyada bulunmayan şekliyle, aynı tasa ve kaygıları paylaştıklarının bir örneği olduğunu söyleyebiliriz. Kur’an’ın ifadesiyle; ‘bütün Müslümanlar, tek ümmettir, tek millettir.’ Bu ümmetin kardeşliğini, içerdeki hainlere geçit verilmediği sürece bozacak bir kuvvet te yok gibidir.  Buradaki asıl nedenin, emperyalistlerin oyunu olduğunu da sürekli hatırda tutmak gerekiyor.  

Irak’ın parçalanması ve enerji kaynaklarına çökmüş olmaları, Sureye ve kaynaklarını paylaşmaları, Körfez ülkelerinin de aynı işgal altında olduğu hatırda tutulursa, dildeki değişiklikteki asıl problemi anlamak kolaylaşacaktır.    

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.