SON DAKİKA
Hava Durumu

Oryantalist Batı Zihniyetini İfşa Eden Adam

Yazının Giriş Tarihi: 28.12.2022 00:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.12.2022 00:08

Batı, 19. Yüzyıldan itibaren, İslam Dünyasına karşı saldırılarını daha organize ve planlı bir şekilde yapmaya başladı. Bu, Batı sömürgeciliğinin de aynı plan çerçevesinde yoğunlaştığı dönemleri ifade eder. Batı’nın bu sömürgecilik planlarını deşifre eden, Filistin kökenli Edward Said’dir. 1978’de yayımladığı Oryantalizm kitabı hem Batı’da hem Doğu’da oldukça dikkat çekti. Batının dikkatini çekti çünkü, İslam dünyasına karşı sömürge planlarını deşifre ediyordu. Doğudaki dikkat çekişi ise, Müslümanların nasıl bir saldırıyla karşı karşıya olduklarını ifşa etmesinden kaynaklanıyordu. Çünkü Oryantalizmin temel amacı, Müslüman dünyaya karşı zihni şekillendirmeyi hedef alıyordu. Bu etki, aynı yüzyıl içinde, Kemalistler eliyle Türkiye’de hissettirdiğini de not olarak düşelim. 

Filistin’deki Irkçı Siyonist zulmü yaşamış ve yakından tanık olmuş birisinin, Batının sömürge planlarını, bütün dünyaya anlatmış olması, yayınlandığı dönemde kimi Batılılar tarafından kasıtlı olarak görmezlikten gelinse de; İslam Dünyasına karşı sömürgeciliğin ne tür enstrümanlar kullandığını, günümüzde ne kadar çeşitlendirdiklerinin kodlarını vermesi bakımından oldukça önemlidir. Bunula beraber, Edward Said de kitabını yazarken, oryantalist etkilerden tam olarak kurtulduğunu söylemek zordur. Ancak, Edward Said’i bu kitabını okuduğunuz zaman, Batılılar hakkındaki görüşlerinizin değişeceğinden emin olabilirsiniz. 

Öte yandan, kaleme aldığı ‘Oryantalizm’ kitabıyla, Oryantalist düşüncenin bütün kirli çamaşırlarını dünyaya ifşa ediyordu. Filistinli düşünür Edward Said (1935-2003), akademide büyük deprem meydana getirmişti. Eğitimini Kudüs ve Kahire’deki Batılı okullarda tamamlayan Said, bu sayede Müslüman dünyaya ve Doğu’ya yaklaşımdaki problemleri, noktaları çok erken yaşta fark etti. Babası üzerinden Amerikan vatandaşı olan Said, ABD’deki akademik çalışmaları sırasında ortadaki atmosferin de Avrupa’dan farksız olduğunu gördü.

Peki neden bu kadar dikkat çekmişti? Ve ne anlama geliyordu Oryantalizm? Masum bir akademik ürün olmadığı belliydi. Genel olarak, ‘Şarkiyatçılık’, ‘Doğu Dünyasıyla ilgilenmek’ şeklinde masum tanımlar yapılsa da, asıl anlamı çok daha geniş ve İslam Dünyasına bir saldırı içeriğine sahipti. 

Hıristiyan misyonerliğinin, sömürgecilikle iş birliği yaparak, Şark/Doğu/ ile uğraşan toplu müessesedir; yani Şark/Doğu/ hakkında hükümlerde bulunur, Doğu hakkındaki kanaatleri onayından geçirir, Doğu’yu tasvir eder, tedris eder, iskân eder, yönetir; kısacası Doğu’ya hâkim olmak, onu yeniden kurmak ve onun âmiri olmak için Batı’nın bulduğu bir yol’ olarak tanımlanabilir. 

Sömürgecilik faaliyetlerinin yoğunlaşmasıyla eş zamanlı olarak, Batılı kâşiflerin, sanatçıların ve yazarların Müslüman dünyada yaptıkları çalışmalar, Oryantalizm akımını doğurdu. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren yoğunlaşan Oryantalizm, sıradan Batılı insanın Müslüman Doğu’ya dair bütün yorumlarını, bakış açısını ve yaklaşımını şekillendirdi. Böylece, Müslüman coğrafyanın yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sınırsız biçimde yağmalanırken, aynı zamanda bu coğrafyaya dair önyargılı tanımlar; kitapları, dergileri ve akademik yayınları doldurdu. 

Başta ABD olmak üzere, Fransa ve İngiltere, bu yollar, İslam dünyasının zenginliklerine çökme, yer üstü ve yer altı kaynaklarını ellerine geçirmeye yönelik sömürgecilik faaliyetlerine temel teşkil ettiğini söylemek gerekir. 

 Oryantalizmin ortak noktası, Doğu’ya yaklaşımda onların “geri kalmış” bir kültüre mensup olduğuna dair ön kabuldür. Zaman içinde bu genelleme bir ölçüde kırılmış olsa da, özellikle İslâm’la ilgili kaleme alınan Oryantalist eserlerde söz konusu yaklaşım ağırlığını koruyor. Osmanlı İmparatorluğu başta olmak üzere, İslâm devletlerinin “harem” kültürüne dair yazılanlar da, sürekli şehvet vurgusu eşliğinde kitlelere aktarıldı. Kitlelerin Müslümanların tarihine dair algılarına bu altyapı eşlik etti.

Batı Hıristiyanlığının İslâm’ı karalama kampanyasının temel doğrultusunu oluşturan imgeler, İslâm’ın ortaya çıkışıyla birlikte Doğu Hıristiyanlığının önde gelenlerince yazılan reddiyelerden önemli ölçüde yararlanılarak geliştirildi. Bu eserlerin en önemlisi Yuhannâ ed-Dımaşkī’nin (ö. 749 [?]) yazdığı reddiyedir.

Müslümanlar putperestlikle suçlanmaktaydı. Trubadurlar’a göre Araplar Muhammed’e tapınmaktaydı. Heykelleri kıymetli taşlardan yapılmıştı. İslâm’ı seks, şehvet düşkünlüğü ve hayvanî içgüdülerin taşkın vahşilikleriyle dolu, saldırgan ve yıkıcı bir din olarak sunuyorlardı.

Sömürgecilerin, İslam dünyasına nasıl baktıklarını, 2022 Dünya Kupası’nda net olarak görebiliyoruz. Fransa’nın, yıllardan beri sömürdükleri, Fas’ın, Yarı finale kadar yükselmesi, Fransa’nın ruh kimyasını bozduğunu hep beraber izledik. Gazetelerinde, yayın organlarında Fas ile ilgili haberlerinde, konuları veriş biçimleri, onları ele veriyordu. İngiltere’nin kupadan elenmesi, İngilizlerin, Katar’da kafalarının estiği gibi hareket etmelerine izin verilmemesi, iyiden iyiye hırçınlaştırdı. Almanlar ise sergiledikleri ahlaksızlıkla, kendi tıynetlerini ifşa ettiler.  Çünkü onlar hala öteden beri sömürgelerindeki gibi, kafalarının şekilde hareket edeceklerini sanıyorlardı. 

Batılıların, İslam dünyasına bakışında, hiçbir değişiklik olmadığı gibi, coğrafyamızda yaşananların, Batı Oryantalizmi ile doğrudan ilişkisi olduğunu hatırda tutarsak, çevremizde yaşanan olayları anlamamıza yardımcı olacaktır.

Katar, yaptığı organizasyonla bütün dünyanın takdirini toplarken, bu sömürgeciler, Katar’ı itibarsızlaştırmak için türlü yollara baş vurmaları da aynı oryantalist kafanın eseridir. Çünkü Katar bir İslam ülkesidir. Ama bunda muvaffak olamadılar. 

Bütün bunlar gösteriyor ki, artık emperyalist sömürgeciler, İslam Dünyasında kafalarının estiği gibi dolaşamayacaklar. 

Bu bağlamda Katar, tebrik ve teşekkürü fazlasıyla hak ettiğini söyleyebiliriz. 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.