SON DAKİKA
Hava Durumu

Saadet’in Politikası, Milli Görüş Misyonu

Yazının Giriş Tarihi: 07.12.2022 00:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.12.2022 00:44

Parlamenter sistem, Kıta Avrupası’nda; yüzyıl süren savaş ve katliamlar sonunda ortaya çıktı. Batılı siyasetçilerin, en iyi yönetim şekli diye dayattıkları bu sitem, batı sömürgeciliğinin tetikçisi olarak kullandı. Sömürü hedeflerindeki ülkelere bunun için dayattılar. Bu dayatma, hedef ülkeleri sömürüye açık hale getirme, daha rahat kontrol etme amacına yönelikti. Milyonlarca insanın kanına-canına mal olan tarihsel tecrübelerini, insanlığın faydasına sunarak, dünyada adil bir sistemin kurulmasını sağlamak ise hiç değildi. Nitekim sonraki yüzyıllarda yaşananlar bu kanıyı doğrulamaktadır.

Batılı sömürgecilere karşı top yekun savaş veren Anadolu insanının mücadelesi sonunda, Kurucu kadrolar, bu mücadeleyi yok sayarak, batılıların dayattığı sistemi, insanlığın en iyi tecrübesi diye, parlamenter istemi, bütün tarihsel müktesebatımıza rağmen, rejim olarak kabul ettiler. Türkiye’de ilk çeyrek yüzyıl, CHP Tek Parti yönetimini saymazsanız her üç-dört yılda bir hükumetler değişti. 90’lı yılların sonuna kadar siyasal istikrardan söz etmek mümkün olmadı.

Oysa bizim tarihi müktesebatımızda, altı yüz yıl süren istikrarlı siyasal sistem, önümüzde örnek olarak durmaktaydı. Eksikleri fazlalıkları olabilirdi ama işin bu yönüne hiç kafa yormadan toptan reddederek, düşman ne verdiyse aldılar ve onların dediklerini harfiyyen yerine getirdiler.

Sistem yürümüyordu. Çünkü bu istem, yerli ve yabancı vesayetlerin koltuk değneği ile ayakta duruyordu. Ama ne var ki bu destek, hükümetleri değiştirmek, ekonomik ve siyasi krizler doğurmaktan başka işe yaramıyordu.

Sonra bir adam çıktı, bu toprakların çocuğu olan bir adam. Milli Görüş lideri Erbakan, bu sistemin değişmesi gerektiğini her fırsatta dile getirmeye, yüksek sesle konuşarak bunun mücadelesini vermeye başladı. ‘Bu düzen değişmelidir’ diyordu. Solcuların attığı sloganın aksine, o, bu düzenin değişmesi için gece gündüz mücadelesini veriyordu.

Yeni bir süreç başlamıştı. Anadolu insanını siyasal katılıma hazırlayan Erbakan, bütün engellemelere rağmen, yerleşik siyaseti sarsmış ve yerleşik düzenin değişim sürecini başlatmıştı. Artık bu sistem mutlaka değişecekti.  Anadolu insanı, kendisini idare edecek liderini kendisi seçmeliydi. Bunun için bugün adına ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ dediğimiz sisteme geçilmeliydi. Böylece Anadolu insanı, kendi geleceğini kendisinin tayin edeceği bir imkana kavuşmuş olacaktı. Cumhurbaşkanını kendisi seçecekti.

Kurucu kadroların; sömürgecilerin istekleri doğrultusunda 1924 yılında halifeliğin kaldırılmasıyla, Türkiye ve dünya Müslümanları lidersiz kalmıştı. Adının farklı olması önemli değil, önemli olan, Müslümanların kendi liderlerini kendileri seçmeleriydi. Aslında bütün mücadele ve kavgaların yolu bu noktaya çıkıyordu.

Bunu sadece sözde bırakmayan Erbakan, ilk kurduğu parti olan Milli Nizam Partisi’nden itibaren Millî Görüş partilerinin programlarına ve seçim beyannamelerine koyarak, kamuoyu ile paylaştı ve bunun mücadelesini verdi. Yani Türkiye’de sessiz devrimin ve hükümet sisteminin değişim sürecinin arkasındaki isim oldu. Kimsenin kınamasına, alaya almasına aldırmadan yoluna devam etti. Yapılan bu sessiz devrim sonunda, siyasal istikrarın da teminatı olan ve bugün devam eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ülkeye hediye etti.

Buradaki niyetim, salt bu sistemin güzellemesini yapmak değil. Eksikleri fazlalıkları varsa, işin uzmanları tarafından zaman içinde onarılabilir. Benim asıl vurgulamak istediğim nokta, Millî Görüş’ün son partisi Saadet Partisi’nin nerede durduğuna işarettir. Baştan ifade edeyim. Ülkenin, Millî Görüş siyasetinin muhalefetine şiddetle ihtiyacı var. Peki, Millî Görüş Lideri Erbakan’ın mücadelesini verdiği, halkın kendi liderini kendisi seçmesi sistemine karşı çıkan Saadet Partisi’nin politikalarında bir çelişki yok mu? Yahut böyle bir muhalefet yapmanın karşılığı var mı? İşte bu noktada ciddi endişeler taşıyoruz. Sadece endişe duymak değil aynı zamanda böyle bir muhalefetin sahada karşılığını göremiyoruz. Millî Görüş hedef ve misyonuyla da uyuştuğunu da göremiyoruz.

28 Şubat sürecinden bu yana, Türkiye’de, askeri, sivil ve bürokratik vesayetin kırılması için nasıl mücadele verildiğini, Millî Görüş camiası ve Saadet tabanı çok iyi bilmektedir. Fatih Erbakan’ın; ‘Saadet Partisi, Milli, Görüş’ü temsil etmiyor’ sözünün arkasında böyle bir probleme işaret ediyor olabilir.

Oysa, Millî Görüş Lideri Erbakan, en sıkıntılı zamanlarda kurduğu partilerin programlarında Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi konusuna, cesurca yer verdiği herkesin malumu.  Bu konu, yani Cumhurbaşkanının halk oyu ile seçilmesi konusu hem MNP hem de MSP’nin programlarında, açıkça yer verilmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusu, MNP ve MSP’nin programlarında, ‘Anayasa’ başlığı altında yer aldığını görüyoruz.

Devlet işlerinin daha verimli çalışması için ne tür değişiklikler yapılması, şeklinde gerekçelendirilerek, aynı başlık altında Milli Nizam Partisi programında şöyle yer alıyor:  

a-İcra organının daha kudretli olması ve süratli çalışabilmesi için Reisicumhurun tek dereceli yani halk tarafından seçilmesi ve icra organının Başkanlık sistemine göre tanzim edilmesi, b) Teşri organının(yasama organının) daha süratle çalışması için Cumhuriyet Senatosu kaldırılacaktır.  Devam eden bentlerde şöyle deniyor: Reisicumhura gereken hallerde referanduma müracaat hakkı tanınması, iktidar değişikliği halinde, üst düzey bürokratların, hakları korunmak suretiyle değiştirilme imkanının verilmesi de yer almaktadır. Bu talep, bürokratik oligarşiye karşı alınması gereken bir tedbir olduğu anlaşılıyor. (Faz. bilgi için bknz. MNP Programı, TBMM kayıt numarası76-238, s.10-11)

Aynı konu MSP Programında; ‘Başkanlık Sistemi’ başlığı altında yer alıyor.’ Başkanlık Sistemi Getirilecektir: Devlet Başkanlığı olan Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet Başkanlığı olan Başbakanlık birleştirilecek icraya kuvvet, sür'at ve müessiriyet sağlanacaktır. Başkanı Tek Dereceli Olarak Millet seçecektir. Böylece Devlet-Millet kaynaşması ve bütünleşmesi kendiliğinden doğacak ve Cumhurbaşkanlığı seçimi mevzuunda iç ve dış spekülasyonlara imkân kalmayacaktır. Senato kalkacak, (MSP Parti Programı, 1973 Seçim Beyannamesi) Aynı konular, bu kadar net olmasa da Refah Partisi’nin program ve seçim beyannamelerinde yer aldığı gibi, Erbakan’ın konuşmalarından da çıkarılabilir.

Şimdi, durum bu kadar açıkken, Saadet Partisi’nin politik duruşu ile Cumhurbaşkanlığı seçimi konusu arasında ciddi çelişkiler olduğu açığa çıkıyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bugünkü Saadet Partisi’nin, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda, sırf Erdoğan karşıtlığı üzerine kurarak, 6’lı masada yer almasını anlamsızlaştırıyor. 

Parlamenter sistemin tekrar geri getirilmesi durumunda / mevcut ortamda bu mümkün görünmüyor olsa da/ askeri, siyasi ve bürokratik oligarşinin ve vesayetin tekrar bu milletin başına bela edilmesinin yolunun açılması anlamına geldiğini, bilmemeleri mümkün değil.

Saadet Partisi’nin, bu tutumlarının nedenini, daha anlaşılır bir şekilde açıklama gibi bir sorumluluklarının olduğunu düşünüyorum, Gözlemlediğim kadarıyla Millî Görüş camiası bunu beklemektedir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.