SON DAKİKA
Hava Durumu

FAYDASIZLARDA BU HAFTA

Yazının Giriş Tarihi: 30.10.2021 01:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.10.2021 01:07

Cama vuran yağmur damlalarının eşliğinde, yorgun yatağıma uzanmıştım. Gözlerimi tavana dikip sararan duvarı görünce aklıma, nedensizce, iki kelime düştü: Aşk ve aldatma.

            Bu konuda herkesin bir fikri mutlaka vardır. Gerçekçi ve açık konuşmak gerekirse aşk; sonu gelmeyen, bitmek tükenmek bilmeyen bir arzudur. Bu arzu, hali hazırda doyumsuz olan insanı;  ölçüsüzlükleri, yetersizlikleri ve çoğu kez yüzsüzlükleri yüzünden kötülük dünyasına hapsediyor. Kötülüğü peydahlayanın da hayvani arzusunun ta kendisi olduğu gözler önüne seriliveriyor.

            Aşkı ciddi bir akıl hastalığı olarak gören Platon mu, aşk karşılıklı bir yanlış anlamadır diyen Oscar Wilde mi? Aşk elinde olanı değil, elinde olmayanı ister diyen Plautus mu? Yoksa İnsan arzularını sever, arzuladıklarını değil diyen Nietzsche mi doğru tespiti yapmıştır?

İnsanı bu acayip duygunun içine atıp, saçma sapan hallere sokan, başlangıçta utandırıp içinde kelebekler uçuran, bir azgınlığın getirdiği kibarlığın esir aldığı insanları olduğundan farkı gösteren ve iş bittiğinde gereksiz bir böbürlenmeyle bütün hazları ve kızarık suratlarıyla birlikte tüm pisliği karıştıran nedir? Bütün bu olanları düşündükçe insanın çirkin bir yaratıktan başka bir şey olmadığına inanmak geliyor içimden.

Evrenin kanunlarından biri biz istesek de istemesek de bir yerlere iteklemesidir bizleri. Doğruya, yanlışa, doyumsuzluğa, fırsatçılığa, gidişlere, gelişlere, sevişmelere, intihara, nefes alışlarımızda her nereye burnumuz girmişse işte tam oraya… Bir taraftan minnet ederiz bu iteklemeye bir taraftan da söver dururuz. Bu sövme eylemi nedense ağız dolusu olmaz ve genellikle de içten gelmez. Çünkü gözler önünde küçük düşmemek için toplumun değer yargıları ve mahalle baskısının üzerimizden atılması içindir istemeye istemeye günah deyip zorunluluk halinde sövüşlerimiz.

Oysa bizler, anlatılan efsanelerdeki aşkların sadakatlerini dinleyerek büyümüştük. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi. Hep de o kadar masum kalacağına inanarak başladık bütün ilişkilere. Umduğumuzu bulamayınca da Beyefendi, Hanımefendi elbiselerini sırtlarımıza geçirdik; işimizi görüp sırtımızı döndük. Arzularımızı sevmeye başladık. Sonra arzularımıza baktık açgözlülüğümüz karşılamış bizi bütün içtenliğiyle. Düşmüşüz arzuladıklarımızın peşine. Bir de bakmışız ki hazırda olanı kaybetmeden, elimizde olmayanı isteyerek yeni bir arayış içindeyiz. Bu kısır döngü böylece devam ederken bir de bakmışız ki akıl sağlığımız git gide kötü bir hal almış. Bir aldatma halkası oluşturmuş vaziyette, hayatı sürdürmeye çalışırken de sürekli yanlış anlaşılmalardan dem vurarak sığınırız bahaneler dünyasına. Ayrıca bunlar ilerleyen günlerde; içinden çıkılamaz, altından kalkılamaz bir hal adlığında da başımıza örülen dertlerden sorumlu değilmişiz gibi iftiraya başvururuz. Durduk yere başımızı derde sokmaktan başka bir işe yaramamıştır, arayışlarımız.

Sanki az derdimiz varmış gibi yenilerine yelken açarız. Birden kendimizi kötüler hale düşeriz. Çirkinlik, kötülük ve azgınlık taşlarından gökdelenler inşa ederiz.

Oysa tabiat bizleri yalnızca bu yöne sürüklemezdi.

Faydalı olabilecek bir sürü taraf varken bu yanı kendimiz seçeriz. Tabiatın kanunları ve hatta dinin kanunları, Tanrı’nın emirleri, bize bu faydalı yönlere yönelmemiz için yol açarken biz oluşturduğumuz sapkın, münasebetsiz, sapık kanunlara uymaya çalışırız. Belki de Tanrı tarafından yasaklandığı içindir bu yönelişlerimiz. Kanunlar çiğnenmek içindir sözüne köle olmayı seçerek her iki ucu da pislik olan değneğe sıkı sıkı sarılırız. Sonrasında kurtulmak istesek de bir türlü beceremeyiz.

Aslında kendi yarattığımız yasalara saplanıp kalmak yerine biraz daha faydalı işlere yönelebilirsek belki o gün anlatılan efsanelerdeki sadakati bulabileceğiz. Belki de o gün sevgi sadakatle taçlanacak.  Sevgi diyorum. Çünkü aşk, sonu gelmeyen, bitmek tükenmek bilmeyen bir arzudur ve bu arzu bizi yanlışa iter. Yanlışa gitmemek için sadakat, ancak ve ancak sevgiyi ödüllendirebilir. Bunun üstüne sizce de düşünmeye değmez mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haberin Doğrusu En Güncel Haber

 

Haberin Doğrusu, Bursa haber, Bursa son dakika, Doğru haber, Son dakika, Bursa iş dünyası, Bursaspor, Bursa hava durumu, Bursa nöbetçi eczaneler, Bursa ekonomi haberi, Bursa kapalıçarşı, Bursa trafik durumu

 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.