SON DAKİKA
Hava Durumu

GİRDAP

Yazının Giriş Tarihi: 23.10.2021 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.10.2021 00:05

Bir eğitimci olarak her sabah, öğrencilerin cep telefonlarını okula teslim etmemek için nasıl bir çaba sarf ettiğini görüyorum. Her sabah gördüğüm tablo, beni teknoloji bağımlılığımız hakkında düşünmeye ve düşündüklerimi paylaşmaya itti.

Herkes yeni neslin cep telefonlarına olan bağımlılığından dem vuruyor, her sabah öğrencilerin o cep telefonlarıyla vedalaşma anını gördüğümde insanlara hak veriyorum. Fakat ibreyi sadece gençlere değil topluma çevirdiğimde teknoloji bağımlılığının sadece gençlere mal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Daha önce yaptığım bir veli görüşmesinde, velimiz öğrencimizin cep telefonuyla çok fazla vakit geçirdiğini, telefondan başını kaldırıp kendileriyle konuşmaya tenezzül etmediğini söylüyordu. Buraya kadar velinin serzenişindeki her şey size normal gelebilir fakat sorun şu ki bu cümleleri kuran annenin gözleri ara ara, Whatsapp uygulamasının açık olduğunu gördüğüm cep telefonundaydı. Hoşuna gitmese de önce bu sorunu kendisinin çözmesi gerektiğini söyledim.

Kabul…
Teknoloji hayatımızı iyileştirdi, değiştirdi, dönüştürdü. Dönüştürdü dönüştürmesine ama keyfimizi de bizden aldı götürdü. Yıllar yıllar öncesine gittiğimde tuşlu telefonlarımızı anımsıyorum. İlk telefonumuza kavuşmak, tarif edilemez bir mutluluk yaşatırdı. Kısıtlı imkanlarla sınırsız olanaklar sağlardık kendimize. İletişim kurmak istediklerimize çağrı bırakırdık, çaldırıp kapatırdık. Böylece aklımdasın, nasıl olduğunu merak ediyorum duygusunu karşı tarafa geçirebilirdik. Sonra operatörüne göre adedi değişen kısa mesajlar girdi hayatımıza. 1 kısa mesajın karakter sayısını aşmadan yazmaya çalışırdık mesajlarımızı. Kısacık mesajda çok şey anlatmaya çalışırdık. İşte Türkçemizin bozulmaya başladığı günler de o zaman başladı.: “Slm nslsn? Grşlm mi qnka? Ok, kib, bye…”

Peki telefonlar bizim için yalnızca bir iletişim aracıyken nasıl böylesine bir can sıkıntısı ilacı haline geldi? New York Üniversitesinde görev yapan Adam Alter adındaki bir yazar, genç yetişkinlerden oluşan bir denek grubuna bir kemiklerinin mi yoksa cep telefonlarının mı kırılmasını tercih edeceklerini sormuş. Epeyce düşünen deneklerin yüzde 46’sı bir kemiğinin, yüzde 44’ü cep telefonunun kırılmasını tercih ettiğini belirtmiş. Bu durum cep telefonlarının hayatımıza kurduğu egemenliğin sadece küçük bir göstergesi.

Telefon bağımlılığına sahip olan insanlar genelde telefonundan ayrı kaldığı zamanlarda panikleyip çevresine ve kendisine odaklanamamaktadır. Bir işi olmasa bile cep telefonuna bakma, bildirimleri kontrol etme ihtiyacı duymaktadırlar. Hatta daha da abartalım cep telefonları yanında yokken bazı insanlara daha karamsar ruh hali, mide bulantısı, baş dönmesi gibi sorunlar da eşlik ediyormuş. Uzmanlara göre cep telefonu bağımlılığının sebepleri arasında en önemli etken yalnızlıkmış. Yalnızlık yaşayan insanlar cep telefonu bağımlılığına daha yatkın olurmuş. Acaba bu insanlar yalnız oldukları için mi cep telefonuna bağımlılar yoksa cep telefonunu bağımlılıkları yüzünden mi yalnızlar?

Hepimizin kalabalık yalnızlıklar yaşadığını düşünürsek duraklarda, ulaşım araçlarında, buluşmalarda, toplantılarda, yürürken, gezerken, evde televizyon izlerken elimizden düşmeyen telefonların açıklamasının yalnızlık duygusu olduğu daha muhtemel.

Eskiden dakikalarca otobüs bekler gıkımızı çıkarmazdık. Şimdi telefonlarımıza yüklediğimiz uygulamalarla otobüsün durak kalkış saatini bırakın bize gelene kadar yol takibini yapıyoruz. 1 dakika geç kalsa şoföre serzenişte bulunuyoruz. Çeşitli alışveriş sitelerinden sipariş veriyoruz ve gözümüz telefonda kargo çıkış anını kontrol edip duruyoruz. Böyle böyle sabır duygumuz bitip tükeniyor.

Sosyalleşme kavramını ne yazık ki değiştirdik ve içini boşalttık. Artık sosyalleşmeyi toplum içinde toplumla gerçekleştirmek yerine cep telefonlarıyla gerçekleştiriyoruz. Artık dizilerimizi ve filmlerimizi elimizde tuttuğumuz bir camın arkasından izliyor, oyunlarımızı sanal dünyada oynuyoruz. Merak ettiğimiz insanları “stalk”lıyor, “DM”den tanışıyoruz. Beğendiklerimize “like” atıyoruz.  Bu insanlarla bir araya gelince de dut yemiş bülbüle dönüp diyalog kuramıyor ve yine cep telefonlarına gömülüyoruz. Artık iki lafın belini kıramıyoruz. Dikkatimiz dağınık, aklımız hep başka yerlerde. Şimdi sizlerle cep telefonlarının iletişim kabiliyetimizi nasıl etkilediğini  gösteren bir deney paylaşacağım.

Oxford Üniversitesinden psikoloji profesörü Andrew Przybylski 68 deneği çiftler halinde bir masaya oturtuyor. Bir gruba sıradan, gündelik bir konu hakkında, diğer gruba anlamlı bir konu hakkında sohbet etmesini söylüyor.

Bu sohbet sırasında bazılarının masalarına not defteri, bazılarının masasına ters çevrilmiş bir cep telefonu koyuyor.

Sohbetten sonra deneklere, sohbet ettiği kişilere ne kadar yakınlık hissettiklerini soruyor.

Sorunun cevabını elbette siz de doğru vermişsinizdir.

Pek tabi anlamlı konular hakkında konuşan denekler birbirlerine daha yakın hissetmiş. Bu noktada asıl önem arz eden şey masada defter yerine cep telefonu varsa, yakınlık hissi kaybolmuş. Halbuki telefonlar masada ters duruyordu ve denekler tarafından hiç kullanılmamıştı.

Telefonun masada bulunması bile kişiler arası iletişime ket vurmuş. Peki sebebi nedir?

İlk olarak  telefon masada olunca, kişinin gözü telefona kayıyor. Mesaj ya da telefon geldi mi diye kontrol etme ihtiyacı duyuyor. Gözünün oraya kayması sohbete odaklanmasını engelliyor ve göz temasını azaltıyor. Bu da iletişimi etkiliyor. Not defteri ise telefon gibi bizi sürekli tetikte tutan bir şey olmadığı için deneklerin konsantrasyonunu bozmuyor.

Bir diğer sebebe bakacak olursak: İki kişi derin bir sohbetteyken, dikkat alanlarında sadece ikisi oluyor. Telefonun masada olması, kişinin düşünce yapısında daha geniş bir sosyal çevreyi harekete geçiriyor. “Babam aradı mı? Arkadaşım  mesaj attı mı? Müdürden e-mail geldi mi?..” bu gibi kişileri düşününce, sadece onlarla ilişkiler akla geliyor ve masadaki kişiyle diyaloğa geçme ve sürdürme sekteye uğruyor.

Sözün özü, cep telefonları kullanılmasa bile masada bulunması ilişki kurmayı ve sohbeti sürdürmeyi engeller.

Teknolojiyi hayatımızdan çıkaramayız, bu hayat kalitemizi düşürür ve bizi daha büyük mutsuzluğa sevk eder. Ama en azından teknolojinin hayatımızda bıraktığı böylesine yıkıcı izleri en aza indirebiliriz. Bunu da zevk aldığımız alanı cep telefonuyla geçirdiğimiz zamanın dışına taşıyarak başarabiliriz. Yoksa kontrolün elimizde olduğunu sandığımız cep telefonları, bizi geri dönülemez bir biçimde himaye altına alacak.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haberin Doğrusu En Güncel Haber

 

Haberin Doğrusu, Bursa haber, Bursa son dakika, Doğru haber, Son dakika, Bursa iş dünyası, Bursaspor, Bursa hava durumu, Bursa nöbetçi eczaneler, Bursa ekonomi haberi, Bursa kapalıçarşı, Bursa trafik durumu

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.