Hamdi…İyi dinle beni
Bugün bozuyorum suskunluğumu.
Bir ses yankılandı kulaklarımda
biraz ürkek
biraz umutlu bir tonda ve nazlı bir edayla
“Gel…”
Anlam veremedim bu sese
gel demek aslında geç olmadan git demek değil miydi?
Şaşırdım Hamdi
çok şaşırdım.
Ben Neyzen’in Mecnunu olmuşken
hangi gözü kara yürek bu sesi çıkarabilirdi?
Koktum Hamdi
Çok korktum.
***
Sesin sahibi kendine çok güveniyordu
en az Anadolu kadar cesurdu.
Cesaretimi toplayıp sesin geldiği yönden
meltem rüzgârının eşliğinde burnuma çalınan gül kokusuna yöneldim
Attığım her adımda
içime çektiğim güldü
Ses orada
koku burada fakat sahibi neredeydi?
İçimi bir endişe kapladı
ya yine hayalse diye.
Gözlerimde dolan kan
yasadışı sorunsuz işler
ellerimde ağlayan mendil
sırtımda kömür karası hançerler
ayaklarımda ruhsuz bir bedenin ağırlığı…
Her biri ayrı bir endişe yumağına sarıldı Hamdi.
Zangır zangır titrese de her bir hücrem
En az o cesur ses kadar korkusuzdu ayakkabılarım.
Yıkılacaksın dese de beynim
ayakkabılarıma söz geçiremedim.
***
Biraz sonra bir masa ve beni benden geçiren kokunun sahibi
İskemlesinde sırtı dönük bir kadın
Hafif kambur…
Sıcağı hafifleten rüzgar
okşuyor saçlarının dalgalarını
İçimi kaplayan tarifi imkânsız bir heyecan
ve yine bir ses
öyle bir ses ki
tırnak uçlarımdan damarlarıma
yıpranmış sinirlerime ve ağaran saçlarıma
işleyen bir ses…
“İnsan bir kere sever.”
Değil mi adam?
Öyle mi Hamdi?
İnsan gerçekten bir kere mi sever?
Peki ne zaman sever?
Ne zaman anlar?
Biraz yardım et Hamdi
Çıkmaz sokaklara hapsetme beni
Ah ulan Hamdi yine suskunluğundasın!
Yine yalnız bıraktın
Yaptın yapacağını!
İş başa düştü
Dişlerimin arasından kısılmış
çatallanmış bir tonda
Saçlarının dalgasına hayran olduğum kadın
insan bir kere sever.
***
Cevabın ardından kamburunu düzeltti kadın
Bıraktı tüm ağırlığını yorgun ayaklarına
Yüzünü döndü,
Dünyam döndü.
Yüzünde hafif bir tebessüm
Gözlerinde huzurun anahtarı
iki yana açtığı kolları
ve ellerinde zarif parmakları
koskoca yüreğiyle bir ses daha
“Hoş geldin sevgili.”