SON DAKİKA
Hava Durumu

Sezai Karakoç “Ötesini Söylemeyeceğim”

Yazının Giriş Tarihi: 22.01.2022 00:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.01.2022 12:38

Sezai Karakoç şiiri; Müslüman hassasiyetiyle yoğrulmuş, insanı ve hayatı medeniyet arka planı içerisinde işleyerek özgün bir anlatıma ulaşmıştır. Karakoç’un şiirinde medeniyet perspektifi doğu-batı, yerli yabancı karşılaştırması ve mücadelesine sahne olmuştur.[1]   “Ötesini Söylemiyeceğim” adlı şiirinde doğu-batı karşılaştırması ve yerli yabancı mücadelesine sıklıkla rastlanmaktadır. On yaşındaki bir kız çocuğunun iç monologları şeklinde oluşturulmuş bu şiir genel itibariyle tek bölümden oluşuyor izlenimi vermektedir. Şair, şiiri bölümlere ayıran işaretlere yer vermemiştir. Şiir baştan sona söylem ve seslenişlerle devam etmektedir. Şiir, serbest bir ölçüyle yazılmıştır. Karakoç’un hemen her şiirinde olduğu gibi şiirin kendi içerisinde bir ahengi ve estetik anlayışı vardır. Şiirin içinde bir mısra olarak göze çarpan “Ötesini Söylemiyeceğim” ifadesi şiire başlık olmuştur.

Bu çalışmada ele alacağımız Karakoç’un “Ötesini Söylemiyeceğim” adlı şiiri 1953 yılının Eylül ayında kaleme alınmıştır. Şiirde genel itibariyle zıtlıklar, ironik unsurlar ve yer yer benzetmeler dikkat çekicidir. Şiirde anlatıcının “...Bay Yabancı” olarak adlandırdığı şahsı ele alış biçimi oldukça ironiktir. İronik unsurların açığa çıktığı mısralarda anlatıcının ferdi fikirleri ve istekleri açığa çıkmıştır.

“Sizin def olup gitmenizi istiyorum işte o kadar
 Ali de istiyor ama söylemekten çekiniyor
 Halbuki siz insan öldürmezsiniz değil mi ?”

Şiirin geneli incelendiğinde söz konusu edilen mekanın bir kasaba olabileceği düşüncesi zihinlerde oluşmaktadır. Anlatıcı sahiplendiği ve içselleştirdiği unsurları birer birer dile getirmiştir. Örneğin evler tahtadandır. Sözü geçen mekanda yerleşmiş bir topluluk vardır. Bu topluluk birbirlerini sahiplenen, bilen bir topluluktur. Bu sebeple anlatıcı “biz” ifadesini kullanmaktan çekinmez. Bu çemberin dışında kalanlar “siz” olarak nitelendirdiği Bay Yabancı ve onun gibi olanlardır. Anlatıcının on yaşında bir kız çocuğu olduğu şiirin elli dördüncü mısrasına gelindiğinde anlaşılmaktadır.

“Ben siz belki bilmezsiniz on yaşındayım”

Anlatıcının bir kız çocuğu olduğu kanısına şiirde adı geçen Matmazel Nikol’un ipekli gömleğini giymek istemediğini dile getirdiği mısralardan yola çıkarak varılmaktadır. Yukarıda ana çizgileriyle özetlenmeye çalışılan şiir, bu çalışmada detaylı bir şekilde incelenmeye çalışılacaktır.

Şiir sıradan gibi görünen, şimdiki zaman ekini sırtlanmış bir cümle ile açılır. “Kırmızı kiremitler üzerine yağmur yağıyor” cümlesinde yağmur ile kiremitleri bütünleştirmiştir. Şiirin başında kırmızı kiremitlere yağan yağmur, şiirin sonunda tahta evin üzerine yağmaktadır. Şiirin ikinci mısrasına gelindiğinde anlatıcının tahtadan olan bir evi söz konusu ettiği görülmektedir.

“Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz”

Mısrası da tam bir cümle özelliği taşımaktadır. Bu dizelerde anlatıcının okuyucuya seslendiği yanılgısına düşülmektedir. Bu yanılgıyı onuncu dizeye gelindiğinde ortadan kaldırmak mümkündür. Çünkü onuncu dizede anlatıcının okuyucuya değil de “...Bay Yabancı” ya hitap ettiği anlaşılmaktadır. “...Bay Yabancı” nedir? Kimdir? İlerideki mısralarda açıklanacaktır. Birbirinden bağımsız gibi görünen ilk iki mısra üçüncü mısra ile şekillenmeye başlamıştır. Dördüncü mısra ile birlikte bir bütün oluşturulmuştur.

“Yağmur yağıyor ve bazı tahtalar vardır

Suyun içinde gürül gürül yanan” mısrası ile bir üst dizedeki “...bazı tahtalar” ve ikinci dizedeki “Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz” ifadeleriyle ilişki içerisindedir. Bu mısralar ile bütün oluşturulduğunda bir ev yapısından bahsedildiği anlaşılmaktadır.
 

“Dudağımı büküyorum ve topladığım çalıları 
Bekçi Halilin kız kardeşinin oğluna ait 
Daha doğrusu halasından kendisine kalacak olan 
Arsasındaki yıkık duvarın iç tarafına saklıyorum                                                                      Hiç kimsenin bilmesine imkân yok 
İmkan ve ihtimal bile yok sizin bilmenize Bay Yabancı ” 

“Bükmek” fiili ilk mısrada ortak yüklemdir. Sonraki mısralarda sözü geçen şahsiyetler anlatıcının hayatında önem teşkil eden kişilerdir. Bu kişiler anlatıcının yaşamının içinde yer alan ve sosyal hayatını paylaştığı şahsiyetlerdir. Anlatıcı, çalıların Bekçi Halil’in kız kardeşinin oğluna ait daha doğrusu halasından kendine kalacak olduğunu bilmektedir. Bütün bunlar yerleşik yapılanmanın, geleneksel bir toplumun izlerini taşımaktadır. “Arsanın yıkık duvarına saklanan çalılar” yoksulluğu ve dayanışmayı ifade eden bir söylemdir.
Anlatıcı kendisiyle birlikte “biz” olarak nitelendirdiği, içselleştirdiği şahıslara aşama aşama yer vermeye başlamıştır. Bekçi Halil, kız kardeşinin oğlu, halası gibi şahıslar “biz”dir.
İlk defa bu mısralarda seslendiği kişi açığa çıkmıştır. Anlatıcının seslendiği kişi Bay Yabancı’dır.

“Hiç kimsenin bilmesine imkan yok 
İmkan ve ihtimal bile yok sizin bilmenize Bay Yabancı ”  mısrası anlatıcıda bir mukayese yapma arzusunu açığa çıkarmıştır. Önce “hiç kimsenin bilmesine imkan yok” diyerek geneli kapsamıştır. Daha sonra genelden özele giderek asıl vurgulamak istediği kişi olan Bay Yabancı’yı ele almıştır. Hiç kimsenin bilmediği bir durumu Bay Yabancı’nın bilmesi mümkün değildir.

“Ve yağmur yağıyor ben bir şeyler olacağını biliyorum”
şiirin başında “kırmızı kiremitler yağmur yağıyor” mısrası yer almaktaydı. Bu mısrada yağmur devam etmektedir. Yağmurun yağmasında bir süreklilik gözükmektedir. Anlatıcı “bir şeyler olacağını biliyorum” derken kesin bir söylemde bulunmuştur. Fakat ne olacağına dair henüz bir iz yoktur.

“Ellerime bakıyorum ve ellerimin benden bilgili 
Bir hayli bilgili olduğunu biliyorum”

Bu mısralarda bilgili olmak ile eller ilişkilendirilmiştir. Anlatıcı kendinde var olan bilgi ile ellerini mukayese etmiştir. Eller şahsın kendisinden daha bilgilidir. İkinci mısrada geçen “bir hayli bilgili” ifadesi bilginin çokluğunu vurgulayan bir ifadedir. İkinci mısradaki ifade şekli ilk mısrada yer alan hususu destekler niteliktedir.

“Bilgili fakat parmaklarım ince ve uzun değil 
Sizin bayanınızınki gibi ince ve uzun değil”

Bu mısralarda bir karşılaştırma vardır. Bilgili bir eli söz konusu eden anlatıcı, “siz” diye sınıflandırdığı Bay Yabancı’nın bayanı ile kendi ellerini karşılaştırıyor. Bu mısralarda anlatıcının cinsiyetine dair ipuçları vardır. Çünkü kendisini kıyasladığı şahıs Bay Yabancı değil, onun bayanıdır. Burada anlatıcının kadın olduğu kanısına varılabilir. Fakat, henüz yaşı belli değildir. Bu husus ilerleyen mısralarda açığa çıkacaktır.
İkinci mısrada ince ve uzun parmaklar söz konusu edilmiştir. Batılı bir kadın eli görselliği ile anlatılmıştır. Fakat anlatıcının parmakları aynı özellikleri taşımaz. İnce ve uzun parmaklar, zarif ve bakımlı bir bayanı anımsatır. Şiirin geneline baktığımızda küçük bir kız çocuğu olan anlatıcının ellerinin aynı özelliklere sahip olmaması doğaldır.

“Annemi babamı karıştırmayın işin içine 
İnanmazsınız ama onların şuncacık 
Şuncacık evet şuncacık bir alakaları bile yok “

Anlatıcı bu mısralarda karşılaştırmayı arttırmıştır. Anne ve babasını dahil etmiş ve bunu Bay Yabancı’ya savunma mekanizması geliştirerek ifade etmiştir. Anlatıcı, sanki  Bay Yabancı bir şey söylemiş gibi cevap vermiştir. “İnanmazsınız” ifadesi ile söyleyeceği  şey karşısında Bay Yabancı’nın şaşıracağını ifade etmek istemiştir. “Şuncacık” ifadesi ile küçüklüğü vurgulamak istemiştir. Anne ve babasının elleri de küçüktür. Batılı kadının elleri gibi uzun ve ince parmaklara sahip değildir. “Biz” ve “siz” mukayesesi bu mısralardan sonra daha kuvvetli bir biçimde işlenmeye başlanmıştır. Son mısrada geçen “evet” ifadesi pekiştirmek ve aralarındaki farkı netleştirmek açısından önemlidir. Sonrasında gelen “alakaları bile yok” ifadesi tam anlamıyla kesinlik arz eden ve aralarındaki  farkı belirgin hale getiren bir söylemdir.

Fark ile kast edilen, ellerin görselliğidir. Bu karşılaştırmadan sonra çocuğun şahsî isteği ortaya çıkmıştır.

“Sizin def olup gitmenizi istiyorum işte o kadar”

Bu mısrada kesinlik ifade eden bir söylem şekli vardır. Anlatıcı Bay Yabancı’nın gitmesini, hatta def olup gitmesini kesin bir tavırla arzu etmektedir.

“Ali de istiyor ama söylemekten çekiniyor 
Halbuki siz insanı öldürmezsiniz değil mi? “

Bu istek yalnız anlatıcının isteği değildir. Bunu Ali’yi de dahil ederek desteklemiştir. Ali’nin çekinmesiyle ikinci mısrada yer alan öldürme eylemi arasında bir bağ vardır. İkinci mısrada ironik bir söylem vardır. Bu mısranın arka planında batının sömürgeci anlayışının getirdiği vahşet ve halkta bıraktığı korku yatmaktadır.

“Gidiniz ve öteki yabancıları da beraber götürünüz 
Tuhaf ve acaip şapkalarınızı da beraber götürünüz emi” 

Bay Yabancı’nın gitmesini isteyen anlatıcı beraberinde diğer yabancıların da gitmesini istemektedir. Anlatıcı, bu yabancıların kuşatıcı etkisinin bitmesinin ancak onların gitmesiyle mümkün olacağını düşünmektedir. Bir sonraki mısrada görsel açıdan değerlendirdiği Bay Yabancı ve öteki yabancılara yüklediği sıfat görülmektedir. Anlatıcı onların dış görünümünü “tuhaf ve acaip” bulmaktadır. Çünkü bu unsurların anlatıcının kendi kültüründe yeri yoktur. Bu mısralar Karakoç’un şahsi fikirlerini de açığa çıkaran mısralardır.

“Boynunuzdaki o uzun ve süslü şeritleri de 
Kirli çamaşırları tahta döşemelerin 
Üzerinde bırakmamanızı yalvararak istiyeceğim 
Yalvararak istiyeceğim diyorum Medeni Adam” 

Yukarıdaki mısralarda giyim kuşam unsurları ile “medeni adam” ifadesi ironik bir söylem oluşturmaktadır. Medeniyeti Bay Yabancı’nın tuhaf şapkaları ve süslü şeritleri üzerinde somutlaştırmıştır. “Kirli çamaşırlar” ifadesi anlatıcının bakış açısında aslında batının sıfatıdır. Buna karşılık temiz olan “tahta döşemeler”dir. “Kirli çamaşırlar” ifadesi ve “tahta döşemeler” ifadesi birbiryle ilişkilidir. Şair burada aslında bir zıtlığı vurgulamıştır. Çamaşırlar kirlidir. Oysa tahta döşemeler anlatıcının benliğinde temizdir. Bu kirliliği kendi döşemelerine bulaştırmak istememektedir. “Tahta döşemeler” aidiyet duygusunu yansıtmaktadır. “Yalvararak isteyeceğim” ifadesinin sebebi bir sonraki mısrada açıklanmıştır. 
 

“Siz bilmezsiniz size anlatmak da istemem 
Kardeşim Ali gömleğinizi mutlaka giyecektir 
Halbuki ben Bay Fransız sizin gömleğinizi 
Hatta Matmazel Nikolun o kırmızı ipekli gömleğini 
Hani etekleri şöyle kıvrım kıvrımdır ya 
Bile giymek istemem istemiyeceğim” 

Daha önceki mısralarda Ali’yi söz konusu eden anlatıcı bu mısralarda Ali’nin kardeşi olduğunu ifade etmiştir. Anlatıcının korktuğu şey kardeşi Ali’nin o gömleği giyecek olmasıdır. “Halbuki ben Bay Fransız” mısrası ile birlikte Bay Yabancı’nın bir Fransız olduğu belirginlik kazanmıştır. Kimlikler yavaş yavaş belirginleşmeye başlamıştır. Ali’nin Bay Fransız’ın gömleğini giyme isteği, batı kültürüne özenme eylemini açığa çıkardığı için anlatıcı tedirgin olmaktadır.  Dördüncü mısrada batı kültürünün ilgi alanında olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü Matmazel’in kıvrım kıvrım olan kırmızı ipekli gömleği anlatıcının ilgisini çekmemektedir. Bunu beyninde adeta kültürel sapma gibi görmektedir. Aynı zamanda anlatıcının kız olduğu iyice belirgin bir hal almıştır.

Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz 
Kibrit gibi iç içe sıkışmış tahtadan 
Hem şu bildiğiniz usule de lüzum yok 

Şiirde ikinci defa tekrar edilen “Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz” mısrası bir sonraki mısrada genişletilmiştir. Dış görünümü ve malzemesini söz konusu etmiştir. Bu ev tarzı doğuya ait bir yapıdır. Batı tarzı evlerden farklıdır. Son mısrada “bildiğiniz usul” ifadesi ile batının ev yapılarına bir gönderme vardır. Anlatıcı o usulu reddeder. Çünkü kendi kültürünü sahiplenici, mücadeleci bir duruma girmiştir.Batının kuşatıcı unsurlarını evin tahtadan olmasına bağlayarak reddetmiştir.

“Tepesi demir askerleriniz babamı alıp götürmeseler 
O zaman siz görürsünüz Bay Yabancı 
Ağaçların tepesine çıkabileceğimizi 
Ben ve kardeşim Alinin anlayabileceğinizi umarım 
Siz uyuduktan sonra odanıza girebileceğimizi 
-Ben bunu ispat edeceğim- 
Hani sizin şu yüzü kurabiye bir bayanınız var ya 
Beyaz ve yumuşak 
Hani tepesinde ikisi kısa biri uzun üç tüy var 
Onu siz başka yerlerden getiriyordunuz 
Sayın bayanınızın gözleri çakmak çakmak yanıyordu 
Siz ötekini Bay Yabancı gizli gizli öpüyordunuz 
Elinizle onu belinden tutuyordunuz sonra öpüyordunuz 
Siz bizi görmüyordunuz 
Biz ağacın tepesinden seyrediyorduk 
Siz onu çok öpüyordunuz 
Ötesini söylemiyeceğim Bay Yabancı” 

Çocuğun Bay Yabancı’ya hitap şekli bu bölümde değişmiştir. Artık daha mücadeleci ve ispat kaygısı taşıyan biri haline bürünmüştür. “Tepesi demir askerler” Fransız askerlerini kasteder. Bu demirler çocukların dikkatini çekmiştir. Bay Yabancı’ya meydan okuyan bir çocuk söz konusudur. Çünkü genel ahlak yapısını arka planda eleştirdiği Fransız’ın ahlak anlayışına ilişkin ipuçları bilmektedir. “Ben bunu ispat edeceğim” mısrasından sonra gördüklerini anlatmaya başlayan anlatıcı Bay Yabancı’nın özel yaşamını söz konusu ederek ahlaki usurları açığa çıkarmıştır.Fransız kadın “yüzü kurabiye”olarak nitelendirilerek yapaylığına bir gönderme yapılmıştır. Aynı zaman bu benzetme çocuksu bir benzetmedir.
 Bay Yabancı’nın yasak bir ilişkisi olduğu ve maddi bir boyutla başka bir kadınla münasebet kurduğu bu mısralarda anlatıcının gördüklerini anlatması ile öğrenilmektedir.
“Ötesini söylemeyeceğim” sözü önemlidir. Anlatıcı ötesini söylemeyi kendi ahlak anlayışına yakıştırmaz.

“Ben siz belki bilmezsiniz on yaşındayım 
Annem böyle konuşmak ayıptır dedi 
Annem o kadına şeytan diyor 
Bizim kediler de ona tuhaf tuhaf bakıyorlar 
Siz şeytanı çok seviyorsunuz galiba Bay Yabancı 
Siz şeytanı niçin bu kadar çok öpüyorsunuz 
Kabul ediyorum sizinki bizimkinden daha güzel 
Ama bizimki sizinkinden daha efendi daha utangaç 
Onu hiç görmedim o bize hiç gelmiyor 
Hele yağmur onu hiç deliğinden çıkarmıyor sanıyorum 
Ben yağmuru çok seviyorum Bay Yabancı”

Anlatıcının on yaşında bir kız çocuğu olduğu netleşmiştir. İlk defa bu mısralarda yaşını dile getirmiştir. Çocuğun ahlaki yapısının temelinde annesi vardır. “Annem böyle konuşmak ayıptır dedi” mısrası bu tezi doğrular niteliktedir. “Şeytan” tabiri ikinci kadın için söylenmiştir. “Şeytan” insanı yoldan çıkaran, olumsuz bir varlıktır. Şeytan kadın ile ilişkiledirilmiş ve ona olumsuz bir sıfat yüklemiştir. Bay Yabancı şeytan ile ilişki içindedir. Oldukça ironik bir ifade şekli vardır. “Biz” ve “Siz” karşılaştırmasının yoğunlaştığı bu mısralarda batı kültürü, yaşayış tarzı ile anlatıcı çocuğun külltürü arasındaki farklar netleşmektedir. Anlatıcı kendi kültürüne ait kadın tipi, gelenekler ve yaşayış biçimi ile batının yaşayış biçimini mukayese etmiştir. Şair arka planda batı kültürüne eleştirel bir yaklaşım içine girmiştir. Batı küçük bir kız çocuğunun anlatımıyla somutlaştırılmıştır. Şiirin başından beri söz konusu edilen yağmur bu mısralarda da geçmektedir. Anlatıcı için yağmurun olumlu bir karşılığı vardır.
 

“Sizin ıslak saçlarınızı hiç sevmiyorum 
Tunusluların saçlarına benzemiyor sizin saçlarınız 
Bizim saçlarımıza benzemiyor sizin saçlarınız” 

Şiirde, Tunus’un bağımsızlık mücadelesi sırasında batılı bir adama ve askerlerine karşı kendince karşı çıkan bir kız çocuğunun izleri vardır. Bu mısralarda çocuk kendi milletine olan sevgisini yine Bay Yabancı ile halkını kıyaslayarak ifade etmektedir. “Bizim saçlarımız” ve “sizin saçlarınız” ifadeleri bu görüşü desteklemektedir.

“Ben karayım beni de amcamın oğlu seviyor 
Sizin o kadını sevmiyor Süleyman 
Süleyman benden başka kimseyi sevmiyor 
Ben de onu seviyorum 
Onu ve bizim evi seviyorum 
Bizim evin her tarafı tahtadandır”

Küçük kızın benliğinde iyi olanı temsil eden ve içselleştirdiği şahıslar vardır. Bunlardan biri de Süleyman’dır. Özetle küçük kız Tunus’u,kardeşini, Süleyman’ı,  milletini, kültürünü sevmektedir. Bay Yabancı ve onun gibiler ötekidir. Evin tahtadan oluşu sürekli tekrarlanan bir unsurdur. Tahta ev bir kültürü, bir milleti, Tunus’u sembolize eden bir unsur haline gelmiştir.

“Ayrıca matmazelin üzerine 
Bir akrep atabileceğimi de düşünün 
Tam karnının beyaz yerinden tutarsanız bir şey yapmaz 
Ama onu Matmazel bilmez ki o tam kuyruğundan tutar 
Sizin Matmazel bir ölse siz onu bir daha göremezsiniz 
Halbuki bizim ölülerimizi teyzem görüyor 
Onlarla konuşuyor onlara ekmek veriyor 
Onlar ekmek yiyor anladın mı Bay Yabancı “

Yukarıdaki mısralarda kültürel bazı değerler vurgulanmıştır. Çocuk kendi değerlerini sayarak, bunların yalnızca kendilerine ait olduğunun altını çizer. Ölülerin arkasından yemek verilmesi, dua okunması gibi hususlar inanç ve kültür unsurunu açığa çıkarmıştır.
Çocuğun akrebi dahil etmesi ve onu nasıl zararsız kılacağını bilmesi Bay Yabancı’yı alt etme duygusundan kaynaklanmaktadır. Akrep zehirli bir hayvandır ve çocuk onlara olan nefretini bu hayvanda somutlaştırmıştır.

“Matmazel bir ölse ona kimse ekmek vermez 
Onun için gidip şapkalarınızı da beraber götürün 
Melekler bir demir parçasının üzerine oturmuşlar 
Her biri bir damla atıyor aşağıya 
İşte yağmur bunun için yağıyor 
Ben bunun için yağmuru seviyorum 
Yağmur bizim için yağıyor 
Çalılar için Süleymanın tabancası için 
Kalkıp gidin kırmızı kiremitler üzerine 
Bizim tahta evin üzerine yağmur yağıyor “

Yukarıdaki mısralarda Matmazel’i  ve Bay Yabancı’nın şapkalarını yani batıyı ve kültürünü reddeden bir yaklaşım vardır. Çocuk kendi inancı ile kültürünü bütünleştirmiştir.  Bu bölümde dikkat çeken bir unsur vardır. Şiirin başında “kırmızı kiremitler” üzerine yağan yağmur  şiirin son mısrasında “tahta evin” üzerine yağmaktadır. 
Yağmurun yağması çocuğun benliğinde olumludur. Çünkü yağmur meleklerle ilişkilendirilmiştir. Anlatıcı çocuk,yağmurun yağma sebebini meleklere bağlamıştır. Kırmızı kiremitler Bay Yabancı’ya aittir.  Tahta evler ise çocuğun “biz”ine aittir.  Bu sebeple çocuk  tahta evi, yağmuru, çalıları, Süleyman’ı, kendi  yaşayış tarzını istemektedir.
Süreklilik gösteren yağmur, nihayetinde tahta evin üzerine yağmıştır.


KAYNAKÇA

Ali K. Metin,  Öfke ve Terbiyeyle Konuşan Özne: “Ötesini Söylemeyeceğim”, Türk Dili, Doğumunun 80. Yılında Sezai Karakoç’un Şiiri Özel Sayı 744.

Karakoç, Sezai, Şiirler 3 körfez/şahdamar/sesler, 7.baskı, Diriliş Yayınları; İstanbul,1998.

[1] Ali K. Metin,  Öfke ve Terbiyeyle Konuşan Özne: “Ötesini Söylemeyeceğim”, Türk Dili, Doğumunun 80. Yılında Sezai Karakoç’un Şiiri Özel Sayı 744.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.