SON DAKİKA
Hava Durumu

Mikser

Yazının Giriş Tarihi: 21.12.2020 10:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.12.2020 10:39

Son zamanlarda TBMM de bütçe görüşmeleri, CHP de aralıksız süren taciz, tecavüz iddiaları, küllendirilmeye çalışılan İyi Parti il başkanlarının FETÖ terör örgütüyle bağlantıları konuşulurken gündem yine ustaca saptırıldı.

Sakarya Üniversitesinden tarih profesörü E.S’nun bir televizyon kanalında üniversitelilerin kaldığı apartlar için yaptığı yorum sosyal mecrada aynı siyasi görüşteki insanları karşı karşıya getirdi.  Apartlarda kalan tüm üniversite öğrencilerini zan altında bırakan bu açıklama İletişim Başkanlığı ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü tarafından kınandı. Kınama sonrasında İletişim Başkanı Altun ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın sosyal mecrada linçe tabi tutuldu.  

Garip bir şekilde tıpkı CHP’li Özgür Özel’in kullandığı üslupla iletişim başkanı Fahrettin Altun ve eşi Fatmanur Altun ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın yerden yere vuruldu. Hatta İbrahim Kalın’a  ‘’sen cumhurbaşkanının mı Allah’ın mı sözcüsüsün?’’ diyen bile çıktı.  Benim bildiğim kadarıyla kendisi Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, Allah’ın sözcüsü tanımında ciddi bir sakatlık var.

Benzer siyasi görüşte olan insanları bir anda ikiye bölen bu durum Ayasofya Camii’nin müze vasfından çıkarılıp tekrar ibadete açılması sürecinde de yaşanmıştı.  Bütün dünya, İslam âlemi bu sevinci yaşarken içerde CHP ve HDP, dışarda tüm Hristiyan âlemi bunu hazmedemiyordu. Bu arada Ayasofya’nın Recep Tayyip Erdoğan tarafından ibadete açılmasını hazmedemeyen ama nasıl itiraf edeceğini bilemeyen bir kesim daha vardı. 

Anında hilafet gelsin etiketleriyle mikserliğe başladılar. Aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi de en kullanışlı gündem maddesi olarak sahalara sürüldü.

Öncülüğü yapan isimler herkesin malumu.

Çocuk masalları yazan bir hanım yazar benim için en dikkat çekici olanı.

Yazar hanımın evlilik öncesi ilişkiler, feminizm üzerine oldukça ilginç ve birbiriyle çelişen fikirleri var. Dileyen geçmiş röportajlardan bilgi sahibi olabilir.

Zamanında pek çok gence ilham olmuş, kitapları yok satmış bu isimler tamamen halis niyetlerle ve İslam adına mı gündeme bu saplamaları yapıyor? 

Diledikleri her kuruma, her siyasiye çok rahat ulaşabilecek bu insanların her açıklamaları sonrası neden Sayın Cumhurbaşkanı hedefe konuluyor?

Bir anda sosyal mecra¸ klavye mücahitleri, din elden gitticiler ve aile kurumu bitticilerle dolup taşıyor…

Bu tür çıkışların hedefi ne olabilir?

Bu çıkışı yapan kişiler AK Partiye yalnızca dindar kesimin oy verdiğini mi düşüyor?

AK Partinin Türkiye Partisi olduğunu, dindarların çoğunluğunun tercihi olmakla birlikte bir kesim eski devrimcilerin, eski solcuların hatta sekülerlerin,  gayrimüslimlerin de kendini AK Partili hissedip oy verdiklerini bilmemeleri mümkün mü? 

AK Partinin geniş tabanını daraltıp yalnızca bir kesimin partisi olarak mı görmek istiyorlar? Hoşlarına gitmeyen uygulamaları eleştirirken bir şekilde doğrudan Erdoğan’ı hedef tahtasına koymayı nasıl başarıyorlar?  İnsanın aklına kocaman kocaman ACABALAR geliyor.

ACABA reddedilen kişisel talepleri mi var?

Whatsupp üzerinden dağıtıma çıkardıkları mektuplar, sosyal mecrada benzer cümlelerle sözde Allah adına hakkı savunmak gibi yapılan paylaşımlar, dindar kesimin hassasiyetine çalışan cümleler…

Son İstanbul Şehremini ( İBB) seçimini bir hatırlatalım mı o çok hassas kesime. İstanbul’un, ismini zikretmeyeceğim bir ilçesinde pek çoğu dini cemaat üyesi beyler bayanlar varlığınıza bile tahammül edemeyen bir zihniyete dini hassasiyetlerle mi oy verdiniz? 

Bu çok değerli klavye dindarlarına ve onların kanaat önderlerine bir kadın olarak bazı hatırlatmalar yapmak isterim naçizane…

Beyler medeni kanuna göre evlenip şeriata göre boşanamazsınız. Boşandığınızda da hâkimin takdir ettiği nafakayı ödersiniz. 

Nafaka bağlanan kadınların ne kadarı durumu suiistimal ediyor ne kadarı bağlanan nafakayı hiç alamıyor bu istatistik bilgiye sahip değilim ama paranın çok sağlam bir motivasyon aracı olduğunu biliyorum. Nafaka ödemenin acısı olmasa bazı ‘’aile elden gitti’’cilerin sesinin hiç çıkmayacağını düşünüyorum. 

İstanbul Sözleşmesinden önce de ailelerde problemler vardı.

Bütün kadınlar ve erkekler melek falan değildi.

Sözleşme, kadınları da erkekleri de koruyamadı bu başka bir bahis…

Sözleşmenin birçok maddesinde acil düzeltme şart, ancak bu konuyu kulaklarımızı sağır edecek kadar bağıran iki kesim yüzünden konuşamıyoruz. ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ sloganına yapışan CHP, HDP, IP, feminist kadın dernekleri ve İstanbul Sözleşmesi aileyi bitirdi diye bağıran ekip yüzünden…

Yahu evet şu madde çok sıkıntılı ama bu madde gerekli diyen de linç ediliyor.  

Şimdi bu yazdıklarım yüzünden yapılacak sosyal mecra linçine hazırım, netice de ilk de olmayacak son da. 

Buyurun bakalım…

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.