NEDEN KORKUYORSUNUZ?

Son günlerde yakın tarihe merak sardım. Bir sürü kitap, belgesel, biyografi, Hatırat topladım okuyorum. Önceden kendimi iyi bir okur zannederdim, okumayı derinleştirdikçe geçmişte pek de bir şey okumamış olduğumu fark ettim. Fransa, Amerika gibi yabancı ülkelerin tarihini Türkiye’nin yakın tarihinden daha iyi bildiğimi de fark ettim hüzünle.

Cumhuriyetin kurulması ve ilk 27 yıllık tek parti dönemine ait tonlarca kaynağım oldu bu sayede. Daha yolun başındayken okullarda ve resmi anlatımda hiç bahsedilmeyen tonlarca bilgiyle şaşkına döndüm. Bu arada kaynakların neredeyse tamamı ya dönemin siyasilerinin hatıratı, dönemin gazeteleri ya da ideolojik olarak CHP çizgisindeki yazarlardan oluşuyor.

Öğrendiklerimin minik bir kısmını sosyal mecrada paylaşınca benim durumumda pek çok insan olduğunu da gördüm. Cumhuriyet’in ilk 27 yılı Şeyh Said İsyanı, Dersim Olayları ve Menemen Olayları dışında neredeyse hiç vukuat olmamış gibi aktarılmış bize. Dünyayı kasıp kavuran 1929 ekonomik buhranında Türk halkı ne yaşadı bilgimiz sınırlı. Atatürk’ten sonra siyaset ve ekonomi nasıl yürütüldü sınırlı. 

Öğrenmenin, araştırmanın ve dile getirmenin önündeki bir diğer engel de 5816

Eleştiri ya da hakaret içermeyen yansız belge paylaşımı dahi hala mahkeme kapılarında sürünme riski taşıyor. Yani ilk 27 yılı objektif ve hakkıyla öğrenmenin önü hala kapalı.

Umarım başıma bir şey gelmez diyerek okuyunca dudaklarımı uçuklatan bir bilgiyi bırakıyorum

30 Ağustos 1926 da Ankara Palas’ta düzenlenen 30 Ağustos Balosu’nun konuklarına İstiklal Mahkemeleri Heyetinin Başı Ali Kılıç bir sürpriz yapıyor. Atatürk’e suikast iddiasıyla yargılan 14 kişinin idamını izlemek üzere cezaevi bahçesine götürülüyor konuklar. Bunu heyecanlı, fantastik bir macera gibi görüyor olsa gerek…

Allah bu milleti böyle sürprizli zihniyetten ebeden korusun.

Âmin.