SON DAKİKA
Hava Durumu

Oku

Yazının Giriş Tarihi: 21.07.2022 00:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.07.2022 12:19

Dinin içinden inancı, felsefeyi çıkardığınız ve dini eril bir dille politize ederek nesneleştirdiğiniz zaman elinizde sadece bir posa kalır. Ayrıca sosyal hayatı düzene sokmak için var olan kurallar, dogmatik bir bağnazlıkla kalıplaştırıldığı zaman, toplumsal yapıda yozlaşmalar baş gösterir. 

Bağnazlık düşünmeyi ve sorgulamayı tehlikeli görür ve düşünceyi “azapla” lanetler.  Böylelikle akla hitap eden ve ilk emri” oku!” olan bir dinin mensupları kâinat kitabının ayetlerinden bihaber birkaç çeşit ibadete indirgedikleri din anlayışıyla cennet hayali kurarlar. Kalıplarla, dogmalarla tekelleşen din, hakikate çekilen kalın perdelerle iç dünyayı karanlıkta bırakır; sembolik bir vitrin süsü olarak pazarlanır. 

Öte yandan eril dilin hegemonyası öjenik bir taksonomi yaratarak bireyleri ayrıştırır ve böylelikle kontrol altında tutmaya çalışır. Kendi acizliğini zayıf olarak sınıflandırılanın üzerindeki güç ideasıyla tatmin etmeye çalışan bu hedonik ve pragmatik itkilerin temelinde ise cinsel yoksunluk yatar. Çük temelli erkeklik anlayışının her alanda iktidarda kalması için her yol mübahtır ve bu uğurda kurbanların boyunduruktan kurtulmaması gerekmektedir. Bu bağlamda “ahlâk” denilen değer tinsel boyuttan çıkarılır, kadının cinsel kimliği üzerinden bedenleşir ve çeşitli etiketlerle teşhir edilir. Kadını kalıpların içinde sıkıştırmaya çalışan dogmalar yetersiz kaldığında ise “el âlem” denilen bir tanrı yaratılır ve kadınlardan nefret eden bu tanrı azap ve ceza mekanizması olarak varlığını her alanda gösterir. 

Kadının biyolojik yapısı günahla simgeselleştirilir, tinsel dünyasına şeytani bir güç atfedilir, bilişsel yetileri ise ikinci sınıf muhabbetlerin konusu olur. Bu sadece dini dogmaların yansıması değildir; en modern yaşamların altında da aynı patoloji yatar: Cennetten kovulmanın müsebbibi bellidir.

Konuyu teolojik bağlamda ele aldığımızda ortada iradi zayıflık ve teslimiyetsizlik söz konusu iken bu bedel sadece Havva’ya ve tüm Havva’lara ödetilir. Dolayısıyla bu apokrif metin, kanonik bir kutsallıkla yüzyıllar boyunca bir dimağdan diğerine aktarılır. Oysa hakikat apaçık ortadadır. Görmek için hayret nazarıyla bakan gözün “OKU”ması yeterlidir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.