SON DAKİKA
Hava Durumu

Aşure Kazanında Muhabbet Pişirmek

Yazının Giriş Tarihi: 22.08.2022 01:54
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.08.2022 01:54

Muharrem ayının son haftasına girdik.

Ay henüz bitmemişken, bir Muharrem ve Aşure yazısı yazmadan geçmek olmazdı.

Efendim, bir zamanlar, Muharrem ayının girmesiyle birlikte evlerde büyük bir teheyyüçle Aşure hazırlıkları yapılır, konu komşu adeta sıra gözeterek birbirleri ile ikram yarışına girerlerdi. Tekke ve Dergâhlarda Aşure kazanları kaynar, ‘hû hû’lar eşliğinde bu yarış, adeta bir ibadet formuna bürünürdü.

İslâm anlayışının öngördüğü uhuvvet, muhabbet, ihlâs ve muavenet gibi mefhumların diri tutulması maksadının hayat verdiği bir yarıştı bu hiç şüphesiz…

İnanan insanlar, bu ve benzeri gün ve geceleri vesile kılarak birbirlerine ikram ederlerken, esasen bu değerleri ihya ettiklerini gayet iyi biliyorlardı.

Zaten bu günleri anlamlı kılan da bu bilinç değil miydi?...

Geçmişteki bu incelikli anlayışı günümüzde her anımızı kontrolü altına almış bulunan popüler kültür ile mukayese ettiğimizde nasıl bir değişim, hatta dönüşüm yaşadığımızı görmek hiç de zor olmaz.

Peki, böylesine incelikli bir anlayış, nasıl olur da, nerdeyse topyekûn denebilecek bir değişimle tanınamaz hale gelebilirdi?

Bu sorunun cevabı şu tespitlerde saklı kanaatimce…

Batılı hayat tarzının ürettiği marazi yaşama biçimi önce mahallelerimizi imha etmişti. Ardından sokaklarımız bu felaketin istilasına maruz kaldı.

Bir gergefin üzerindeki nakış misali asude bir bahçenin nazenin bir cüzü olan evlerimiz ise, sondan bir önceki darbeyi alan kalemiz olmuştu.

Ve en nihayet, olanca güzelliği ile terennüm edilmekte olan bu ahenkli musiki eserinin koro şefi mesabesindeki insanımız da taammüden katledilerek bu günkü kahreden tablo itmam edilmiş oldu. 

İşte, henüz bu değerlerimizle kanlı bıçaklı olmadığımız zamanlarda, komşularımızın düğünlerinden, ölümlerinden, sevinçlerinden ve kederlerinden haberdar olduğumuz zamanlarda yani…

Yani daha kardeşlik hislerimizi kaybetmediğimiz günlerde, Muharrem ayı ile birlikte, bahusus Aşure gününde, yukarıda zikrolunduğu gibi tatlı bir telaş kaplardı tüm mahalleyi…

O Muharrem ayı ki, Hicri ayların ilki, Kur’an’ın ‘haram ay’ diye nitelediği aylardan birisi, çoğunlukla sevinçlerimize analık etmiş, onları şefkat ve muhabbetle emzirmiş ve fakat Hz. Hüseyin efendimizin katledilmesi gibi yürekler dağlayan bir trajediye de tanıklık etmiş bir zaman dilimi…

O ay ki, Elmalılı merhumun, Fecr suresinin tefsirinde, ikinci ayette geçen ‘on gece’den birisinin de Aşure gecesi olduğu yönündeki ifadesiyle, fevkalade ehemmiyetli bir mahiyet arz eden bu kutlu gün ve geceleri içinde barındırır…

İnsanların bu zaman dilimini farklı addetmesinde, şüphesiz ki, inandığı değerlerin bu mübarek aya atfettiği manaydı esas olan.

İnancın besleyip büyüttüğü bir idrak vasatı, gelenek eliyle geleceğe taşıdı bu kutsi değerleri. İman ikliminde neşv’ü nema bulmuş bu kıymetli hazinenin her zerresini itinayla heybesine koyan ve onu sonraki nesillere taşıyan gelenek isimli hamal, büyük bir iştiyakla devam etti bu hizmetine.

Ta ki, şiddetli tahkir ve tezyiflere maruz kaldığı modern zamanlara kadar…

Onu can evinden vuran vahşi batının acımasız değerleri ve bombaları olmadı.

Batılı değerler karşısında teslimi silah edip modern kavramlarla arz-ı endam eden ve batılının ‘gerici’ dediğine, ‘bidat’ manası yükleyerek hücum eden ‘bizimkilerdi’ (?) asıl öldürücü darbeyi vuran.

Referansını inançtan alan bu İslâmî adetler ‘bidat’ suçlamasına muhatap olup bir köşeye atılırken, yerine daha etkin ve güzellikler üreten bir anlayış mı ikame edildi?!.

Hayır-hasenat ve insani ilişkilerin yüceltilmesine katkıda bulunan bu şeair devre dışı bırakılırken, çoluk çocuklarımızı popüler kültürünün derin yaralar açan tahribatından koruyacak bir mekanizma mı geliştirildi?!.

Elbette ki hayır!

Her türlü kokuşmuşluğun tahakkümüne hiçbir karşı çözüm üretilemezken sadece ve sadece geleneksel değerlerin topa tutulup hâk ile yeksan edilmesi sonucunu doğuran garip bir anlayışın ihdası söz konusuydu her ne hikmetse.

Oysa vurulan her darbe, insanlığa, insanlığın âli değerlerine, komşuluğa, kardeşliğe, sevgiye, saygıya, kadirşinaslığa, hülasa bizim olan tüm değerlere idi.

Ne acıdır ki, bu acımasız saldırılar sonucu ağır yara alan kıymetlerimizden birisi de Aşure günü oldu.

Hâlbuki baba yadigârı müstesna bir antika hükmündeki değerlerimizden birisidir Aşure günü. Ve onun da hayatımızdan çıkması, bizleri terk etmesi neredeyse mukadder artık…

Kadir bilmezliğin, hatır tanımazlığın ve vefasızlığın intaç ettiği bu yok sayma bilinçsizliği, ne hazindir ki, sona doğru olan yürüyüşün can yakan bir adımı olarak geçmekte kayıtlara.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.