SON DAKİKA
Hava Durumu

Canan’ın Cananları

Yazının Giriş Tarihi: 16.05.2022 00:43
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.05.2022 12:43

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun, geçmişte işlediği suçlar nedeniyle aldığı cezalar Yargıtay’da onanınca küçük çaplı bir kıyamet koptu malumunuz…

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, derhal sosyal medya hesabından bütün vekillerin il başkanlığına gitmesi talimatını verdi ve bilcümle CHP’liler için şov başladı.

Şu kanaatimizi meselenin hemen başında ifade etmek isterim.

Anılan karar, CHP’nin gerek kendi içerisinde ve gerekse 6’lı masadaki partnerleriyle yaşadığı sorunları perdelemek için bulunmaz bir fırsat oldu. Tabir-i diğerle bu karar, CHP için adeta can suyuna dönüştü.

Neden mi böyle düşünüyorum?

Şundan…

Öncelikle çok uzun zamandan beridir adeta mayalanmaya bırakılmış bu karar, zamanlama itibariyle bir tür nokta atışı gibi…

İkinci olarak, Kaftancıoğlu, hakkında verilen cezaların asıl ve önemli bir kısmından ceza almadan kurtuldu.

Sözgelimi yerel mahkemenin verdiği toplamda 9 yıl 4 aylık cezanın Yargıtay’ca onanan kısmı yalnızca 4 yıl 11 ay…

Bu şu anlama geliyor.

Kaftancıoğlu zahirde ceza almış gibi görünüyor ama meri yasalar gereği hiç yatmadan bu işten sıyrılacak.

Yani bu ceza, CHP’nin içine düştüğü kaostan kurtulmak ve fazladan şov yapmak için istese de bulamayacağı bir fırsattı…

Sizin anlayacağınız Yargıtay bu kararla adeta CHP’yi ödüllendirmiştir. 

Gelelim kararın gösteriye dönüştürüldüğü argümanlara…

Size Kaftancıoğlu’nun işlediği suçların dökümünü yazsam, tabirimi mazur görün, dudağınız uçuklar.

10’larca madde var ve hepsinde de ya devlete (devlet katil değil, seri katil), ya millete (Ermeni soykırımı yapıldı), ya Cumhurbaşkanına (sayısızca) hakaret edilmiş, terör örgütleri (PKK ve DHKP-C) övülmüş, başta İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun’u hedef gösteren, ailesinin mahremiyetine tecavüz mahiyetindeki tarassutu azmettiren ve buna benzer daha bir sürü suç…

İşte tam bu noktada Canan’a canan olmak için yarışa girenleri müşahede ettik.

Neymiş efendim?

İfade hürriyeti imiş?

Yukarıda, önemli bir kısmını tadat etmediğim hususların hiçbirisi, “ifade hürriyeti” bağlamında ele alınamaz. Zira hepsi ya hakaret, ya suça azmettirme yahut millete ait değerlerin aşağılanması kapsamında işlenmiş cürümler…

Kaftancıoğlu’nun şovuna katkı veren Temel Karamollaoğlu, bu mücrim bayanın Allah’a hakaret anlamındaki istihzalarını hiçe sayarak destek verirken inandığı değerleri değil, Erdoğan husumetini merkeze aldı, biliyoruz ve geçiyoruz bir kalem.

Diğer sözde “hak-hukuk-gukuk” kumkumalarını da geçiyoruz bir kalem zira hiçbiri tabir caiz ise kalıbının adamı değil ve hepsi de kompleksle ve taşıdığı kin ve nefretle özne olmuş tuhaf varlıklar makulesi…

Yalnız iki kişiye mahsus vurgu yapmak isterim.

Birisi Meral Akşener…

Bahse konu mücrim bayan onunla ilgili namusuna yönelik öylesine aşağılık nitelemelerde bulunmuştu ki, dünyanın en onursuz insanı bile bundan rahatsızlık duyardı.

Lakin Akşener hiçbir şey olmamış gibi, bu şova katkı verdi…

Diğeri Davutoğlu…

Dışişleri Bakanı ve Başbakanken, Suriye meselesinde nasıl konuşlandığını anlatacak değilim.

Türkiye’nin içinde bulunduğu halin asli sorumlularından olan bu şahıs, partnerlerinin Suriyeliler ve sığınmacılara yönelik aşağılık saldırılarına ve faşizan baskılarına yönelik gıkını bile çıkarmazken, aldığı emir gereği, vakit geçirmeden Canan’ın cananları kadrosuna katılmakta gecikmedi…

Bunları, adını andığım kişilere önem atfettiğim için ifade ediyor değilim.

Yapılan çirkinlikleri görmezden geldikleri asıl noktaya dikkat çekmektir amacım…

Nedir o?

Emri yüksek yerden aldıkları gerçeği…

Yani, bunları bir araya getiren iradenin, “gerekirse şahsiyetinizi ayaklar altına alacaksınız ama behemehâl bir araya geleceksiniz, birlikte hareket edeceksiniz!” emrine kayıtsız şartsız itaat etmelerine vurgu yapmak istedim.

Yoksa bunlardan, herhangi bir yüksek seciye reaksiyonu beklediğimden değil…   

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.