SON DAKİKA
Hava Durumu

Eğitimin Yapısal Sorunlarına Dair

Yazının Giriş Tarihi: 19.09.2022 00:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.09.2022 00:32

Yeni öğretim yılı başladı.

Milyonlarca öğrenci ve yaklaşık 1 milyon 400 bin öğretmen uzun soluklu bir maraton için start aldı.

Açık söylemek gerekirse Türkiye’deki en sıkıntılı alanlardan birisi eğitim.

Doğduğum ve 33 yaşıma kadar yaşadığım şehir olan Bingöl’de 1969 yılında ilkokula başlamıştım. O devirde, ilkokul dediğin “okuma yazma ve bir de 4 işlemi öğrenmeden” ibaretti.

Ortaokul, çocukluktan gençliğe geçtiğim zaman dilimini kapsıyordu ve ben bu dönemi kelimenin tam manasıyla boş geçtim.

Lise devri, 12 Eylül öncesinin hareketli günlerine denk gelmişti. Gün yoktu ki, olay çıkmasın, bir boykot yahut öğrenci eylemleri nedeniyle tatil olmasın…

Üstelik meslek lisesinde okuyordum ve ders mers “Hak getire” idi…

Yüksekokulu tamamen kişisel okumalarım vesilesiyle kazanmıştım.

O zamanlar üniversite sınavında ‘Genel Yetenek’ diye bir başlık vardı ve daha çok kişisel yetenekleri test ederdi. İşte o ‘Genel Yetenek’ puanım yüksek çıkmıştı da bir yüksekokula kayıt yaptırmıştım.

Çok zorlandım ilk yıl. Öyle ki, ondan sonraki bir yıl ara vermek zorunda kaldım.

Bu öğrenim serüvenimle ilgili çok zaman hayıflandım gençliğimin ilk yıllarında.

“Keşke doğru düzgün eğitim veren okullarda okusaydım da, maddi getirisi çok daha iyi okullar bitirebilseydim” dedim o dönemlerde.

Bir gün, aslında yaşadığım serüvenin benim ne kadar hayrıma olduğunu fark ettim.

Gelişmelere ve hadiselere tek açıdan değil, çoğunlukla aykırı denebilecek açılardan bakabiliyordum.

Üzerinde düşündüğümde bunun, aldığım nakıs eğitim nedeniyle deformasyona asgari ölçüde maruz kalmamla ilgili olduğunu gördüm. Zira rejim, ilkokuldan itibaren ‘Kemalist’ özneler yetiştirmeye kurulmuştu ve bu tezgâhtan geçen herkes, görüşü ne olursa olsun, meselelere, son tahlilde Kemalist perspektiften bakmak durumunda kalıyordu. 

Buna sağcısı, solcusu, ulusalcısı vesairesi ve tabii ki, bir kısım ‘İslamcısı’ da dâhildir elbet.

Dikkat ettiyseniz, “bir kısım İslamcı’ diyerek bu kesimi kısmen bu deformasyonun dışında tuttum. Bu kanaatimde duygusal olabileceğimi peşinen kabul ediyorum ama tüm sıkıntılı göstergelere rağmen hâlâ böyle düşünüyorum.

Meselelere farklı bakmamı sağlayan sadece maruz kaldığım Kemalist eğitimin asgari düzeyde gerçekleşmesi değildi elbette.

Bazılarını, Arapça ders alma maksadıyla okuduğum, ‘Fıkıh’ ve ‘Akaid’ kitaplarının ‘klasik mantık’ süzgecinden geçerek örülmüş olması, bu farklı bakış açısına çok ciddi katkılar sağladı...

Bütün bunları neden mi anlattım?

Şundan:

“On yılda 15 milyon genç/ yarattık yeni baştan” felsefesi mucibince Kemalist eğitim anlayışının toplumun tamamını bir şekilde etkilediğini ve neredeyse herkesi bu anlayışı terennüm eder hale getirdiğini vurgulamak ve bu anlayıştan asla ve asla hayır gelmeyeceğini bir şekilde ifade etmek…

Bununla birlikte, olumsuzluğu defalarca tecrübe edilmiş bu sistemden derhal vaz geçilmesi gerektiğini söylemek zorundayım…

Haklı olarak şu soruyu sorabilirsiniz.

“Peki, bütünüyle yanlış ve olumsuz dönüştürücü etkisi olduğunu düşündüğünüz bu sistemin yerine önereceğiniz işe yarar bir şey var mıdır?”

Doğrusu güzel soru ama cevabım hazır.

“Ben bir yazar olarak eleştiririm, bu soruyu, hayatını bu işe teksif etmiş, tabir caiz ise eğitimle yatıp, eğitimle kalkmış insanlara soracaksınız!..”

İçinde, bürokratlardan tutun da öğretmenlere varıncaya kadar geniş bir yelpazeye sahip eğitim camiasından müteşekkil bir istişare mekanizması husule getirmek, böyle bir sorunun halli için atılmış sağlıklı bir adım olabilir mesela

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.