FETÖ’nün derdinin ‘Deva’sı…

Ali Babacan’ın genel başkanlığını yaptığı, bir Abdullah Gül projeksiyonu olan ‘Deva’ isimli partinin çok özel bir misyonu var.

Öyle ki, özel bir amaç için kurulmuş yegâne parti bile diyebiliriz.

Partinin bu özel misyonuna az sonra dönelim dilerseniz.

Ondan öncesinde bir gözlemimi aktarmak istiyorum.

Bayram öncesinde, doğup büyüdüğüm yerlere ziyaret maksadıyla bir seyahat yaptım.

15 günden fazla sürdü bu yolculuk.

Birçok şahsiyet ile oturup dertleşmek, sohbet etmek imkânı buldum bu süreçte.

Bu hasbihallerin her seferinde, lafın dönüp dolaşıp siyasete geldiğini söylememe bilmem gerek var mı?

Konuştuğum zevatın kahir ekseriyeti AK Partiden ayrılıp siyaset arenasında arz-ı endam eden partilerin (Kılıçdaroğlu’nun dostları) ne yapabileceğini sordu.

Onlara özellikle de adına ‘Deva’ diyen parti hakkındaki gözlemlerimi aktarmıştım, sizlerle de paylaşmak isterim doğrusu. (GP’yi daha sonraki bir yazı da ele alalım inşallah.)

Gözlemim, yazının başlığında anlamını bulan bir tespitti.

Evet, bu partinin en faal elemanları, geçmişte bir şekilde ve önemli ölçüde FETÖ ile irtibatı/iltisakı olmuş şahsiyetlerin kümelendiği bir odak halinde…

Bu kişiler, ya doğrudan belirleyici bir özne, ya FETÖ tarafından önerilmiş biri, ya onların referansıyla yahut onayı ile aktif rol üstlenmiş kimseler…

Kuşkusuz bu örgütle ilgisi olmayan kimseler de var ama benim müşahede ettiğim dominant unsur, bahse konu yapılanmanın mensupları…

Zaten bu yüzden başlığı “FETÖ’nün derdinin ‘Deva’sı” diye koydum.

Önümüzdeki süreçler bu gözlemimin hangi ölçüde isabet ettiğini daha iyi gösterecek elbette.

İddialarına her zaman ‘yanılma’ payı koyan birisi olarak bu şerhi düşmem sanırım şart…

Gelelim, anılan parti için “çok özel bir misyonu” var sözümüzün ne anlama geldiğini izaha…

İzahımıza bir soruyla başlayalım.

Abdullah Gül, neden partinin genel başkanı değil de arkasındaki adam rolünü seçti?

Bu, ‘Bay sıfır risk’in bilindik ihtiyatlı yaklaşımının bir sonucu muydu yoksa çok daha özel bir amaca yönelik olarak mı böyle bir pozisyon alınmıştı?..

Ben, ikinci önermenin söz konusu olduğu kanaatindeyim.

Nasıl mı?

Şöyle.

Bütün hesaplarını 2023’teki seçimde Tayyip Erdoğan’ı devirme üzerine kuran konsorsiyum (beynelmilel güçleri hariç tutarsak buna, ‘Millet İttifakı bileşenleri’ de diyebilirsiniz) geçmişte yaşanan mühim bir sorunu halletmek adına bir proje yaptı.

Hatırlayın, 2018’de Abdullah Gül’ün ‘çatı adaylığı’ söz konusu olduğunda, CHP içerisinden ve özellikle de tabanından, “Gül’ün Erdoğan’dan ne farkı var?!” şeklinde bir itiraz yükselmişti.

CHP’ye giden oyların en az yüzde 20’sini oluşturan bu kesimin kuşkuları devam ettiği sürece Gül’ün ‘çatı adaylığının’ hiçbir anlamı olmayacak zira böyle bir durumda Erdoğan’ın tekrar seçilmesi yüzde 100 garanti!

Oysa yapılan projeksiyonlarda Tayyip Erdoğan karşısında kazanma şansı olan tek ihtimalin Gül’ün adaylığı olduğu tespit edilmişti.

Ne İmamoğlu, ne Yavaş, ne şu ne bu!

Eldeki veriler, kazanma ihtimali olan tek yolun, Gül’ün çatı adaylığından geçtiğini göstermekte…

İşte ‘Deva’ partisinin kuruluşu tam bu noktada anlamını buluyor.

Yani bu parti, CHP içerisindeki ve tabanındaki Abdullah Gül karşıtlarını, Gül’ün adaylığına ikna etmek için kuruldu.

Bütün amacı bu!

Mezkûr partinin kuruluştan bu yana muhafazakâr camiaya değil de CHP tabanına hitap ettiği gerçeğini dikkate aldığınızda bu hususun daha netleştiğini göreceksiniz.

Dikkat buyurunuz, Babacan’ın ve partinin diğer yetkililerinin bugüne kadarki, gerek muhalefet tarzları ve gerekse tartışmalara konu olan hususlardaki (örneğin LGBT meselesi) yaklaşımları, CHP’nin anlayışıyla doğru orantılı ve aynı paralelde savunmalar olageldi hep.

Tabii benzer bir şekilde ve bu yaklaşımlarında, HDP’nin tezleriyle de ciddi bir örtüşme söz konusu…

Özetle ‘Deva’ partisinin, önümüzdeki 3 yılı, anılan amaç doğrultusunda değerlendireceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yukarıdaki tezimizde de ifade ettiğimiz gibi bu bir öngörü.

Doğruya bir hayli yakın, isabet yüzdesi bir hayli yüksek bir öngörü ama…

İzleyip göreceğiz…

nihatnasir@gmail.com