SON DAKİKA
Hava Durumu

Hayat İman Etmektir

Yazının Giriş Tarihi: 26.09.2022 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.09.2022 00:02

İnanmak bir kimse için hayati bir önem taşıyor ise, inanmanın gereğini yerine getirmek de, tabiatıyla o ölçüde hayati bir önem taşıyor olmalıdır.

Peki, inanmanın gereğini yerine getirmenin ölçütü ve kıstası nedir?

Bu soruya verilecek cevabın, kişinin inancıyla ilişkisini net bir biçimde belirleyen bir parametre hükmünde olacağı açık…

Benim nezdimde bu sorunun cevabı şu cümlede özetlenmiştir:

‘İslâm’ın temel referanslarının koyduğu ilkeler!’

İslâm inancının en temel referansı olan Kur’an; mü’min i tanımladığı gibi münafık, kâfir ve müşrik gibi İslâm dışına çıkan özneleri de tarif eder.

Kur’an birçok yerde mü’min in kim olduğunu, nasıl hareket etmesi gerektiğini, neler yaptığını ya da yapması gerektiğini ifade buyurmuştur.

Fatiha suresini, isminden de mülhem, bir açılış kabul edersek, Kur’anın dizilişine baktığımızda karşımıza ilk olarak Bakara Suresi çıkar. Bu dizilişteki birinci surenin ilk ayetleri ise deyim yerindeyse iman yurdunun hangi zeminin üzerinde inşa edilebileceğini gösteren bir yol haritası hükmündedir adeta.

Bu ayetler, bir anlamda, olmazsa olmazları sayar.

Başlangıçta, Allah (cc), Kelam-ı Kadim olan Kur’an’ın inanan insanlar açısından nasıl telakki edilmesi gerektiğini belirler. Zira bundan sonrası bu tanım çerçevesinde anlamını bulacaktır. 

Ardından, bu tanımlamayı öpüp başına koyan ve Kur’anı önemseyen, onu bir hidayet rehberi olarak kabul eden kimseyi de mü’min olmanın ötesinde ‘muttaki’ olarak vasfeder ve onu ayrıcalıklı bir noktaya koyar.

Kur’an’ın istediği mü’min, muttaki olandır ve hemen arkasından ‘muttaki kimdir?’ sorusunun  cevabı verilir.

Bana göre bu tarif; hayatın her alanını kuşatan ve hayata dair söylenebilecek ne varsa, hepsi için bir strateji öngören ve öğütleyen bir tariftir.

Tam bu noktada, Kur’an’ın Allah kelamı ve mu’cizil beyan olduğunu unutan seküler mantık, olabildiğince özet bir ifadenin, nasıl olur da hayatın tamamını kuşatan bir tanımlama yaptığı sorusunu sorar.

Bunun, dünyevileşmede sınır tanımayan ufuksuzluğunun bir sonucu olduğunda kuşku yoktur… 

Derinlik taşımayan sığ yaklaşımların, başka sorular üretmesi de beklenemez zaten.

Bu belirlemenin birinci aşamasında, muttakilerin gayba iman ettiği vurgulanır.

İşte bu gayb ifadesinde inanılması gereken bütün soyut değerler tadat edilmiştir adeta...

Gayb kavramı kanaatimce, ahirete imandan tutun da meleklerin varlığına kadar iman edilmesi gereken her şeyi kapsamaktadır.

Bu mücmel ifade; bir mü’min için olmazsa olmazların ilkini teşkil eder.

Devam eden ayetlerde tarifin ikinci aşaması bahis konusu edilmektedir.

Onların (yani muttakilerin) ‘namazlarını kıldıkları’ beyan buyrulur.

Burada da namazın şahsında bütün somut ibadetlere gönderme vardır.

Namaz, salih amellerin en mühimi olarak öne çıkar ve adeta diğer bedeni ibadetleri temsil eder.

Muttaki olmanın ayırt edici vasıfları bunlarla bitmez ve Kur’an tarifin üçüncü aşamasını ‘kendilerine rızk olarak verdiklerimizden infak ederler’ diye belirleyerek, soyut olan iman ve somut olan ibadetlere ek olarak soyut ve somut un bir araya gelerek oluşturduğu o mükemmel ahengin, muhteşem finalinin adı olan infak etmekle, belirlemeyi hitama erdirir.

Burada da infak etmek yani sahip olunan varlığı ihtiyaç sahipleri ile bölüşmek olgusu, içtimai hayata müteallik bütün hususların mümessili konumundadır.

Çünkü vermek gerçekten zordur. Verebilmeyi başaranlar için, ‘her türlü sosyal dayanışmaya katkı sunmaya hazır kimselerdir’ diyebilmek, varılabilecek en tabii sonuçtur.

Maddi varlığını paylaşabilenlerin, acıları ve sevinçleri, en güzel bir biçimde paylaşabilme potansiyeline sahip olduklarında ise hiç kuşku olmasa gerektir.

Bu üç olguyu bihakkın idrak edebilmiş bir nefis, hayata, insana, iyiye, doğruya ve güzele dair ne varsa hepsi için bir şeyler söyleyebilir ve bir reçete sunabilir.

Bu cihanşümul hakikatin farkında olmayan ve dini sadece ‘folklorik’ bir unsur gibi gören ya da görme temayülü taşıyan habersizlerin, Allah’ın istediği ‘fonksiyonel bir akletme’ yerine, dönüştürücü projelere kapılarak sığlıkta derinliğe (?) yelken açacağı, her türlü izahtan varestedir. 

Bu hayati gerçekleri kavrayabilmiş kimseler, Kur’an’ın, başlıca referans kaynağı ve temel belirleyici olduğu bir hayat projesinden asla ve hiçbir zaman vazgeçmez, kınayıcıların kınamasından da tereddüde düşüp zalimler güruhuna meyletmezler...    

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.