SON DAKİKA
Hava Durumu

İman en büyük kuvvettir!

Yazının Giriş Tarihi: 21.05.2023 08:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.05.2023 08:44

Bundan yıllar önce Komünistlerin tertiplediği bir panele konuşmacı olarak davet edilmiştim. Konu, Doğu ve Batı’ydı. 

Komünist partnerim Doğu’yu, ben de Batı’yı anlatacaktım.

Panele, beni orada yalnız bırakmamak için az sayıda da olsa bazı ‘İslamcı’ genç kardeşlerim de dinleyici olarak iştirak etmişlerdi. 

Bendeniz, panele hazırlanırken, Amerika’nın şahsında Batı denen tuhaf âlemin reziletine dair notlar alırken, ulaştığım tüm kaynaklarda, asla ‘medeniyet’ üretememiş bu topluluğun, insanlığa çoğunlukla, kan, kin, nefret ve elem getirdiğine bir kez daha şahitlik ettim. 

Panelde bunları anlatırken sözü, bir Müslümanın, yaşanan gelişmelerde (o sıralarda ABD’nin Irak’ı işgali söz konusuydu), nasıl bir tavır alması gerektiği hususuna getirdim. 

“Bir Müslüman olarak beni, ABD’nin İsrail’in yahut diğer Batı ülkelerinin sahip olduğu görece ‘güç’ katiyen meyus etmiyor. Beni üzüntüye gark eden Müslüman olduğunu iddia eden kimselerin zihnen mağlubiyeti kabullenmeleri ve bu tezelzülü içselleştirmeleri…

Oysa bu nadanlar ‘Ve maremeyte iz remeyteve lâkinnallâheremâ!’ yani ‘(O toprağı) Sen atmadın, Allah attı!’ (Enfal, 17) ayetini bihakkın özümsemiş olsalardı, hiç böyle feci bir duruma düşerler miydi? 

Hani Efendimiz (s.a.v.) Bedir’de bir avuç kum alarak müşriklere doğru atmış ve o kum tanelerinin her biri top güllesi gibi kâfirlerin kafalarında patlamıştı ya, o hadise işte. 

Allah, bu mucizeyi yarattığını Müslümanlara der hatır ettikten sonra peygamberini ve inananları ‘binlerce meleklerle desteklediğini’ de açıkça bildiriyordu.

Sonra Hz. Musa (a.s.) meselesi vardı bir de… 

Yine Kur’an-ı Azim’üş-Şan’ da ifade olunduğu üzere Musa (a.s.) şans olgusunun sıfır denebileceği bir vasatta, bir sepetin içinde Nil Nehrine bırakılmışken ve henüz bir bebekken, Allah’ın korumasında Firavunun sarayına girip onun iktidarını başına geçirecek imkânı bulmuştu. (Bkz. Kasas Suresi). 

Şüphesiz bütün bunlar, biz Müslümanlara sadece, ‘İyyakena’budu ve iyyakenestain’ sırrınca yani ‘Yalnızca O’nun ulûhiyetine ser füru edip, sadece ve sadece O’ndan yardım istemekliğin’ husule getirdiği şeref ve kuvvetle muzaffer olunabileceğini gösteren delillerdir. 

Kaldı ki, biz Müslümanlar, ‘zaferle değil, seferle’ emrolunmuşuz!

Bizler, Allah’ın bizden istediği manada Müslümanlar olduğumuz takdirde, meleklerin meseleye el koyacağından ve zamanımızın Firavunu olan ABD’nin ‘küresel emperyalizmini’ başına geçireceğinden zerre miskal şüphe etmez bir topluluk haline geliriz. 

Söylediklerim mealen ve özetle böyleydi. 

Bu, bir Müslüman açısından ‘evrensel bir hakikat ‘ olduğundan, elan durum hâlâ öyle... 

Amerika’yı kadir-i mutlak bir kudrete malik sanan ve böylesine zillete duçar olmuş bir kimliğe sahip olmakla birlikte kendisine Müslüman demek garabeti gösteren kimi özneler, bu zavallılık nedeniyledir ki, İslâm ülkelerindeki devrimleri ‘gâvurların’ manipülasyonu sanıyorlar.

Onların hali, ne yazık ki, Yahudilerin Musa’ya (a.s), ‘Sen ve Rabbin savaşın’ (Maide, 24) demelerindeki trajediye eşdeğerdir.  

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.