SON DAKİKA
Hava Durumu

Kılıçdaroğlu’nun Dostları

Yazının Giriş Tarihi: 22.10.2020 09:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.10.2020 09:41

Kılıçdaroğlu CHP’nin 37. Genel Kurulunda bir söz sarf etti hatırlarsınız…

“Dostlarımızla iktidara geleceğiz…”

CHP’nin neden tek başına iktidarı hedeflemediğini başka bir yazıda tartışırız, o bahsi diğer.

Bizim dikkat çektiğimiz “neden dostlarıyla?” sorusu da değil.

Dostlarının kim olduğunu da sormayacağız tabi, herkes kimler olduklarını gayet iyi biliyor.

Başta İYİ Parti olmak üzere HDP/PKK, SP ve AK Partiden ayrılıp Kılıçdaroğlu’nun kucağına koşan Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu…

İşte bu yazıda biz, Kılıçdaroğlu’nun bu iki yeni dostunun marifetlerine değineceğiz.

Kısmet olursa ileride hem Babacan için hem de Davutoğlu için portre denemelerinde bulunuruz elbette ama son gelişmeler çerçevesinde bu iki şahsın söylediklerine hususi bir atıfta bulunmak istiyorum.

Neden mi bu ikisi?

Şundan…

AK Partiyi beğenmeyerek iki farklı parti kuran bu eşhas, toplumun önüne farklı projelerle gelme iddiasında idiler…

İdiler diyorum zira şimdiye kadar henüz herhangi bir projeden söz ettiklerine tanık olmadık.

Bilindik, “cağız-ceğiz”ler dışında sadra şifa tek kelime etmediler.

Ne yaptılar peki?

Olanca güçleriyle Cumhurbaşkanına saldırdılar ve hakaret ettiler!

Tek yaptıkları bu.

Ha, bir de CHP’nin ve HDP’nin iddialarına destek çıktılar.

Örnek mi?

Ali Babacan’dan başlayalım dilerseniz.

Hani Abdullah Gül adına siyaset sahnesine çıkan figüran…

Daha önceki bir yazımızda, CHP tabanını (tabii ki HDP tabanını da) Abdullah Gül’ün çatı adaylığına hazırlamak maksadıyla parti kurduğunu iddia etmiştim malumunuz…

Aşağıdaki değerlendirme bu iddiamızın kanıtı niteliğinde.

Bundan iki hafta önce PKK ormanları ve hatta şehirleri yakarken, Ali Babacan Diyarbakır'da HDP/PKK'lı belediye başkanları ve meclis üyelerine destek açıklaması yapıyordu.

Kullandığı kelimeler ve kavramlar PKK’nın en temel argümanlarıydı.

Mesela “bu rejim” demişti.

Yani ötekileştirmenin de ötesinde düşmanlaştıran bir nitelemede bulunmayı seçmişti.

Erdoğan düşmanlığı kalbini nasıl çürütmüşse, teröristlerle bile dayanışma içerisine girmekte tereddüt etmedi.

Bu tür mesajların oy kazanma kaygısı ile bir ilgisi yok.

Onlar da gayet iyi biliyorlar ki, PKK'dan sadece CHP'ye stratejik destek gider ki, o da sadece büyük şehirlerde...

Bu mesajının tek bir amacı vardı…

Tayyip Erdoğan'a olan düşmanlığını ifade etmek!..

Erdoğan'a kötülük edebilmek için şeytanla bile işbirliği edecek bir noktaya gelmiş gördüğünüz gibi…

Peki diğeri?

Onunkisi daha trajik.

Bir tutarsızlık abidesi olarak, geçmişte söylediği ne varsa tek tek hepsini yalanlayan, nakzeden bir tutum serdediyor.

Kendini inkârda adeta yine kendisiyle yarışıyor.

Buyurunuz bir numune…

5 Mayıs 2016 Davutoğlu:

"Sn Cumhurbaşkanı aleyhinde tek bir söz şimdiye kadar duyulmadı bundan sonra da duyulmayacak. Onun onuru benim onurumdur, onun ailesi benim ailemdir." 

10 Ekim 2020 Davutoğlu:

"Milletimizin başındaki en büyük musibet aile şirketine dönmüş olan bu iktidardır."

Bir insanın böylesine mütenakız bir pozisyon almasının ve böylesine taban tabana zıt sözler sarf edebilmesinin nasıl bir izahı olabilir sizce?

Bence tek bir izahı var!

Davutoğlu, başından sonuna kadar; "içten pazarlıklıydı!!!"

Bir hesabı vardı ve hep o hesabı gözetti.

O gün hesabı öyle demesini gerektiriyordu, bu gün hesap boşa çıktığı için böyle...

Oysa bugün Erdoğan'ın ailesi ne yapıyorsa o gün de aynı şeyleri yapıyor idiler.

Hiç birinin konumunda zerre kadar farklılık yok!..

Damadı yine bakandı mesela...

İlginç olanı kendi kabinelerinde de bakandı.

Madem damat bey niteliksiz bir adamdı neden kabineye koydu?

Niteliksiz birini kabineye koyan, hiç kimse kusura kalmasın, niteliksizin önde gidenidir!

Erdoğan'ın oğlu ve kızı STK'larla ilgili idiler bugün hâlâ öyleler.

Mesela diğer oğlu, o günlerde de hiç gündemde değildi, bu gün de hiç kimse öyle bir oğlu olduğunu bile hatırlamaz neredeyse...

Vesaire...

Konu ne o ne şu ne bu...

Ta başından beri, içten içe planlanan hesapla ve beklentiyle ilgiliydi her şey…

Allah, kalplerin künhünü bilendir ve doğrusunu elbette ki, Allah bilir…

İşte bu mülahaza gereği konu, Kılıçdaroğlu’nun biçtiği “dostluk” konseptinin gereğini yerine getirmedir diyebiliriz rahatlıkla.

Evet, bu kadardır!

Yukarıda da dediğim gibi ve görünen o ki, bu şahıslara dair daha çok yazacağız.

Şimdilik bu kadar…

 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.