SON DAKİKA
Hava Durumu

‘Söz Vermek Diye Ben Buna Derim’

Yazının Giriş Tarihi: 04.03.2023 09:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.03.2023 09:44

Ahitleşmek, ahdine sadık olmak, verdiği söze ölümüne sadakat göstermek, bir insanı mü’min yapan hususların en önemlisi olsa gerek. 

Söz vermek; topuklarının üzerinde dimdik durabilmenin diğer adı... 

Ahitleşmek; eğilmeden, bükülmeden, yalpalamadan direnebilmekle eş anlamlı... 

Biat etmek; verdiği sözden sonra, artık o sözün gereğini yerine getirmek; Allah’ın ayetlerini ağzında eğip bükmeden, o ayetlerin iddialarını dosdoğru ve korkusuzca ilan etmenin ta kendisi...  

Ahdine sadakat göstermek: Müslüman olmanın bedelini ne pahasına olursa olsun ödemeyi göze alabilenlerin kârı…

Verdiği söze namus gibi sahiplenmek: Beş para etmez sahte ilahların, sahte cehennemlerinden korkmayı zillet addederek, onların Firavunane tehditlerine pabuç bırakmayacak bir yüreğe sahip olabilmenin sahih yansıması...

“Ölünceye kadar sana bağlı kalacaklarına söz vererek sana biat edenler Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın kudret ve yardımı onların üzerindedir. Ahdini bozan, kendi aleyhine bozmuş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene ise Allah pek büyük bir mükâfat verecektir.” (Fetih Suresi, 10)

Onlardan bazıları cihad üzerine, bazıları hicret üzerine, bazıları sadaka üzerine, bazıları İslâm’ın erkânı ile bütün Müslümanlara hayırhahlık üzerine, bazıları ölüm üzerine, bazıları Efendimize yardım etme üzerine, bazıları ahlâkî değerler üzerine ve birçoğu sayılan tüm hususlar üzerine, Efendimizin elini tutup ona söz verdiler, Allah’a ve Resulüne biat ettiler.

Sözünde durmayanlar oldu elbet. Onlar ‘esfel-i sâfiline’ doğru mesafe kat ederken, büyük bir çoğunluğu oluşturan sözünde duranları ise cennet bekliyordu.

İşte o sözünde duranlar, yani sahabe; yani Efendimizin iki dudağı arasından çıkacak her sözü büyük bir dikkatle izleyip onun gereğini yerine getirenler; yani tam inanmış kimseler; yani adam gibi adamlar...

Onların samimi biatlerinden latif birkaç misal… 

Beşir b. el-Hasâsiyye: 

İman etmiş ve fakat iman etmenin gereği hakkında fazlaca bir şey bilmiyordu. Müslümanların, Efendimizin elini tutarak ve bazı hususlarda ona söz vererek biat ettiklerini öğrendi. 

İşte tam zamanıydı. İman etmenin gereğini yerine getirmenin tam zamanı. 

Hiç vakit kaybetmeden Efendimizin yanına gitti ve:

‘Ya Resulullah, ne üzerine sana biat edeyim?’ dedi. 

Efendimiz ona elini uzatarak:

‘Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet getirir, beş vakit namazı vaktinde kılar, farz olan zekâtı verir, ramazan orucunu tutar, Beytullah’ı ziyâret eder ve Allah yolunda cihâd edersin,’  buyurdu.

Beşir, şart koşulan hususları zihninde tekrarlıyordu bu mübarek sözleri dinlerken… 

İki noktada acze düşeceğini düşünüyordu. 

Bu arada Efendimize cevap vermesi gerekiyordu ve o kafasını kurcalayan o iki hususu açmaya karar vererek:

‘Ya Resulullah, bu saydıklarının hepsini yapabiliriz. Ancak ikisini ben yapamam. Bunlardan birisi zekâttır, zira benim sadece birkaç devem vardır ki, çocuklarımın geçimi onlara bağlıdır. Diğeri de cihaddır, çünkü derler ki, kim savaştan kaçarsa Allah’ın gazabına uğrar. 

Ben ise korkak bir adamım. Savaş kızıştığı zaman savaştan kaçarak Allah’ın gazabına uğramaktan korkarım,’ diyerek içtenlikle kafasından geçenleri arz etti.

Efendimiz bu içtenliğe mukabil onu kınamadan ve fakat beyan edilen mazeretin anlamsızlığını ifade sadedinde elini sallayarak: 

‘Ey Beşir, ne zekât verirsin, ne de cihad edersin. Bu durumda neyle Cennet’e gireceksin?’ buyurdu.

Beşir zekiydi ve o oranda imanında samimiydi. Müslüman olmanın bir bedeli vardı ve bu, Efendimizin buyurduğu son sözde açıkça belliydi. An denen o en kısa zaman içinde kararını vererek elini Efendimize uzattı ve: ‘Ya Resulullah, elini uzat da sana biat edeyim,’ dedi…

Beşir, bedel ödemeyi kabul etmişti.

Sevban: Efendimizin azatlısı. Özgürlüğünü Ona borçlu. Hayatı, Efendimizin direktifleriyle anlam buluyor. İmanı, ameli ve yaşadığı her şey Ondan gördüğü üzere şekillenmede...

Bir gün Efendimizin huzurunda bir topluluk var ve Peygamber (s.a.v) topluluğa hitaben şöyle buyurdu: ‘Kim biat etmek istiyor?’ 

Sevban şaşırmıştı... 

O topluluğun içinde kendisi de vardı ve teklif onu da muhatap alıyordu. Şaşkınlığını gizlemeyerek; ‘Ya Resulullah, biz sana biatlı değil miyiz?’ dedi. 

Efendimiz bu kez hususi bir konu üzerine biat istiyordu. En yakınında bulunanlara özel bir teklifti bu ve şöyle buyurdu: 

‘Kimseden bir şey istememek üzerine...’

Sevban atıldı: ‘Bunun üzerine sana biat edene ne vardır?’ 

Efendimiz tebessümle: ‘Cennet’ diye buyurdu. 

Sevban, hemen elini uzatarak ve bundan böyle hiç kimseden bir şey istemeyeceğine söz vererek biat etti.

Olaya şahit olanlardan Ebû Ümame diyor ki: 

Bir gün Sevban’ı Mekke’de gördüm… Bineğinin üstündeydi ve çok kalabalık bir yerden geçiyordu… Birden elindeki değnek, önce bir adamın omzuna ardından yere düştü. 

Adam değneği alıp Sevban’a vermeye yeltendi, fakat Sevban buna fırsat vermeden seri bir şekilde atından inip değneği kendi eli ile yerden aldı.

Evet! ‘Söz vermek diye ben buna derim!’, diyorsunuz ve ben buna bütün kalbimle katılıyorum.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.