SON DAKİKA
Hava Durumu

Eskidendi, çok eskiden

Yazının Giriş Tarihi: 15.10.2024 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.10.2024 00:01

Yaşınız 40 ve üzerindeyse sizi biraz eskiye götürmek istiyorum. Günümüzde her an eskiye özlem var. Eski dostluklar, eski aşklar, eski arkadaşlıklar, eski evlilikler... Şöyle 1980'li yılları hatırlayıp anılarımızı tazelemeye ne dersiniz. Eskiden televizyonda tek kanal dönemi vardı. Eski dizileri hatırlayalım Cesur ve Güzel, Yalan Rüzgarı, Dallas, Şahin Tepesi, Kara Şimşek... Yerli diziler Kartallar Yüksekten Uçar, Bizimkiler, Çalıkuşu, İkinci Bahar, Süper Baba...

Televizyonda rahmetli Barış Manço ve Adile Naşit'in çocuk programları vardı. Ne güzel günlerdi hatırlarsınız. Çocuklar ellerinde tablet ve telefonla büyümüyorlardı. Sokakta yakar top, ip atlama, saklambaç, misket, dokuz taş, kör ebe gibi oyunlar oynar enerjilerini atarlardı. Sokaklar tabi şimdiki gibi güvensiz değildi. Cadde ve sokaklarda bu kadar araç yoktu. Güvensizlik ve korku ile tedirginlik yoktu çocuklar sokaktayken.

Şimdi çocuklar evden dışarı çıkmıyor maalesef. Hep evde televizyon veya bilgisayar karşısında. Nereden nereye geldik. Eskiden doğalgaz yoktu. Kış geldiğinde herkes soğuklar gelmeden odun kömürünü alır hazırlık yapardı. Evlerimiz sımsıcak ısınırdı. Soba üstünde ne yemekler pişerdi akşamları. Sabah kahvaltıda kızarmış ekmeğe tereyağ sürer çayı soba üstünde demlerdik. Eskiden elektrikler sık kesilir mum ışığında oturulur sohbetler uzar giderdi. Çocuklar mum ışığı ile duvarda gölge oyunu oynardı. Aile içinde şimdiki gibi iletişimsizlik yoktu. Akşam baba eve geldiğinde anne sofrayı hazırlar ailece yemek yenirdi. Şimdi evlerde ailece kahvaltılar, akşam yemekleri kalmadı. Ev yemekleri unutuldu fast food dönemi başladı. Evde hem anne, hem baba çalışınca dışarıdan siparişler verilmeye başlandı. Evlerde yemek kokusu duyulmaz oldu artık. Çocuklar büyüdüķçe anne babadan uzaklaşır oldu. Herkes kendi hayatını yaşamaya başladı. Bazen sizin de dikkatinizi çekiyordur eminim. Bir restaurant veya kafede oturan ailelere bir bakın gözlemleyin. Kimse sohbet etmiyor herkes elindeki telefona bakıyor. Sohbet ve iletişim yok maalesef. Sürekli yozlaşan ve değerlerini kaybeden bir toplum var. Ve bu giderek kötüleşiyor. Şiddet aldı başını gidiyor. Basit bir sebep yüzünden insanlar birbirlerini öldürüyor, bıçaklıyor. Kardeşler para mal mülk miras yüzünden birbirlerine giriyor. Şimdiye kadar bu dünyada öbür tarafa kim ne götürmüş acaba. İnsanlar bu kadar kolay kalp kırmazdı eskiden. Menfaatler bu kadar ön plana çıkmamıştı. Şimdi ilişkiler hep menfaate dayalı maalesef. Ölüm çok yakın aslında. Lev Tolstoy'un çok sevdiğim bir sözü var onu sizinle paylaşmak istiyorum. "İnsanı hayat yormaz. İnsanı insan yorar. Kırar, harcar, kandırır, aldatır, kullanır ve atar. Ama bilmez ki insan kullanılıp atılacak bir meta değildir. Eline bulaşır, yüreğine bulaşır, vebaline bulaşır"... Hayatta hiç bir şeyi ertelemeyin. 'An'ı yaşayın ne olur. Bir profesör üniversitede derste öğrencilerine "Yarın öleceğinizi bilseniz ne yapardınız" diye sormuş. Kimisi "Hoşlandığım kıza onu sevdiğimi söylerdim", kimisi "Küstüğüm arkadaşımdan özür diler barışırdım" birisi "Annem ve babam ayrı onları tekrar birleştirmek için konuşurdum" demiş. Profesör peki neden ölmeyi yarını bekliyorsunuz demiş. Yani hayatta bazı şeyler için yarın çok geç kalabilirsiniz. Birisini seviyorsanız ona sevdiğinizi söyleyin. Birisini istemeden kırdıysanız geç olmadan özür dileyin. Uzun zamandır görüşmediğiniz bir arkadaşınız varsa onu arayın veya yanına gidin. Hayata geç kalmayın. Ve son olarak hep başkalarını mutlu etmeyi düşünmeyi biraz bırakıp kendinizi mutlu edip kendinizi düşünün...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.