SON DAKİKA
Hava Durumu

Yunanistan-1 Avrupa ve NATO Şımarık Torununun Kulağını Artık Çekmeli

Yazının Giriş Tarihi: 25.09.2022 00:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.09.2022 00:10

Bekliyorsunuz ki “Bunlar kim oluyor da bizim gemimize ateş ediyorlar, uçağımıza kilit atıyorlar” diyelim. Hayır, bugün başka bir konudan bahsedeceğiz. Avrupa ve NATO’nun şımarık torunu Yunanistan’ın, babasının da dedesinin de sözünü dinlememesinden ve amcasından aldığı ödüllerden bahsedeceğiz. Avrupa’nın işkence ve katliamda sınır tanımayan torununun komşularına davranışlarına değil, içerideki hareketlerine bakacağız.

1981 yılında Avrupa Birliğine girmiş Yunanistan’ın, azınlık haklarına saygısını veya daha doğrusu saygısızlığını konuşmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü bu ülke, üyesi olduğu Avrupa Birliği tarafından düzenlenmiş azınlık haklarına bile saygı göstermemektedir. Fransa’nın 1992’de imzalamasına rağmen parlamentosundan geçirmediği ve uygulamadığı bir “The European Charter for Regional or Minority Languages (ECRML)”, Yunanistan tarafından değerlendirmeye bile alınmayınca, Avrupa’da dede-baba-torun figürleri tam olarak yerini buluyor. Şaşırmamak gerekli; Yunanistan, azınlık hakları lehine olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını da umursamıyor ki boşuna demiyoruz şımarık torun diye. Öte yandan, Kızılderilileri kamplara toplayarak ölüme terk etmiş bir ülkenin liderliği sırtladığı NATO yapısı, liderin küçük kardeşi Fransa’nın çocuğuna nasıl kızabilir? Kızmanın aksine, Yunanistan’a cep harçlığı niyetine üs desteği veren bir Sam Amca. İşin ilginç yanı, bir de ara ara destek olan Ortodoks dayısı Rusya var.

Nedir bu ECRML?

Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi ile Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı, Avrupa’nın azınlıkları koruma amaçlı düzenlediği temellerdir. İşte bu temellere uymayan Yunanistan’ın imzalamayı bile düşünmediği ECRML de İngilizce ve Fransızca olarak düzenlenmiş Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı anlamına gelmektedir ve sözleşme niteliğinde alınmış bu kararlar için tam Türkçe de Bölgesel veya Azınlık Dilleri için Avrupa Şartı olmaktadır. Fransa’nın kendisinin bile uygulamadığı bu şartların Fransızca düzenlenmiş olması da Avrupa Birliği açısından trajikomiktir.

Kimdir bu Yunanistan’daki azınlıklar?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Avrupa Birliğine üye olup da azınlık haklarını tanımayacağını Avrupa Birliği sözleşmelerine imza atmayarak açıkça ilan etmiş bir Avrupa Birliği Üyesi Ülkenin, azınlıklar için yapmış olduğu sayısal açıklamalar güvenilirliğini zaten yitirmiştir. Kurda kuzu emanet edip de kaç kuzu emanet ettiğinizi kurda sorarsanız, alacağınız cevabın eksik olacağını tahmin etmek gerekir. Kuzulara ise bu sayıları sormak bile yasaktır, çünkü cevaplayacak olurlarsa başlarına dert alırlar. Mesela azınlık dinlerin propaganda yapması Yunanistan’da yasaktır, nasıl sayı açıklayabilsinler? Hatta dini geçelim, mezheplerin bile propaganda yapmaları kanunen yasaklanmıştır.

Yine de Yunan Ortodoks Kilisesine ve Ortodokslara verilen destek kredilerini de göz ardı ederek tarafsız değerlendirmem gerekirse, Yunanistan’da büyük kitlelerden birinin Ortodoks olduğunu söyleyebilirim. Tabi Müslüman Türklerin de neredeyse tamamını bu kitleye dahil etmiş oluyoruz çünkü Yunanistan’da dini olanlar Ortodoks, dini olmayanlar da diğer dinler olarak görünüyor. Diğer dinler olarak gördükleri Ateistliğin bile %20’lere yakın olması nedeni ile kanunlarla bunu da baskılamak amacını gütmüşler ve Doğu Ortodoks Kilisesinin dinini, kanunlarında egemen ve bilinen din olarak tanımlamışlar. Dilerseniz bırakalım yüzdeleri çünkü gerçekten sinir bozucu bir yok sayma söz konusu.

Durun, komik bir durum ile sinirleri biraz daha gerelim. Yunanistan Anayasasının 13/b Maddesi diyor ki “Her bilinen din serbesttir. Bunların ibadetlerinin ve ayinlerinin yerine getirilmesi yasaların koruması altındadır. İbadetle ilgili ayinler kamu düzenine ve genel ahlâka aykırı bir biçimde yapılamaz. Din değiştirmenin telkini ve teşviki (din propagandası) yasaktır.”. Bu madde de sanırım Yunanistan’a giren turistler için konulmuş. Ülkemize giren, sessiz sakin ibadetini yerine getirebilir denilmiş.

Bu noktaya nasıl gelindiğini de tahmin etmişsinizdir. Öyle katliamlar yapıldı ki… Vrakhori, Missolonghi, Kalamata, Mora, Navarin, Tripoliçe, Kalavryta, Lakonia, Galatz, Yaş, Ege Adalarının tamamı ve Yunan Ordusunun olduğu tüm topraklarda bu katliamların Başpiskopos tarafından dile getirilmiş sloganı bile vardı. “Hristiyanlara huzur! Konsoloslara saygı! Türklere ölüm!” Zaten katliamlar başladıktan bir süre sonra orduya bile ihtiyaç yoktu, Yunan halkı ordusuna tüm gücüyle destek olmuş ve Yunan olmayan herkesi öldürmüştü. Çok az sayıda kadın ve çocuk ise ganimet olarak değerlendirilmiş ve köle olarak ölmekten kurtulmuştu.

Kim unutabilir 1944 yılından sonra Çamerya’da katledilmiş Arnavutları? Hatta Ortodoks olan Arnavutlar bile öz dillerini korkudan konuşamadı bu tarihlerden sonra. Zaten çoğu da ana yurdunu terk etmek zorunda kaldı ve evleri kendilerine hayal oldu. Terk etmeyenlerse kendilerine Yunan demek zorunda kaldılar.

Ya Batı Trakya Türkleri? Devlet tarafından “Müslüman Yunan” olacaksınız baskısı uygulanıyor. Müslüman olduğunu söylemeye korkan Türkler, “Türk” kelimesini ise kullanmayı, akıllarından dahi geçiremiyorlar. Türkiye’de Rum vakıf ve dernekleri kurulurken, Yunanistan’da dernek adlarında Türk kelimesine izin verilmediğini duymuş muydunuz? Artık duydunuz. Türkiye’de Kurulu Yunan Vakıf ve Derneklerinin, Bakanlık seviyesinde ziyaretler gerçekleştirebiliyor olmasına rağmen Yunanistan’da Türk Vakıf ve Derneklerinin kurulmasına bile izin verilmemesine ırkçılık desek sanırım yanlış olmayacaktır.

1927 tarihinde kurulmuş İskeçe Türk Gençler Yurdu Derneğinin (İskeçe Türk Birliği) 1983 yılından beri vermiş olduğu mücadeleyi Avrupa’nın ezbere biliyor olmasına rağmen hatta AİHM tarafından lehine karar olmasına rağmen şımarık torunun söz dinlememesi Avrupa ve NATO için kabul edilebilir olmamalı. Kaldı ki bunların Avrupa ve NATO tarafından kabul edilip edilmemesini de geçtik artık.

Hangi demokrasi?

Neredeyse kendi nüfusu kadar masum sivili katletmiş ve Slav kardeşiyle birlik olmuş bu şımarık torunun hiç söz dinlememesine rağmen hala ödüllendiriliyor olması; Yunanistan’ı, azınlıklara özerklik vermesini gerektiren bir ortama taşımıştır. Dil, din ve ırk ayrımıyla yetinmeyip de zenginliklerine düşmanlık yapan Yunanistan, iki asırdan uzun süredir kendini çağların koşullarına uyduramamıştır. Bugüne kadar Yunanistan’daki azınlıkları korumaya yönelik harekete geç(e)memiş olan Avrupa Birliği ve NATO, daha torununa söz geçiremezken, dünyaya hangi demokrasiden bahsetmektedir?

Çocuğa şiddete karşıyız ama böyle davranan bir ülke evlat olsa sevilmez. Avrupa ve/veya NATO; şımarık torununun kulağını artık çekmeli, çekme işi komşuya kalır ise de o kulağın kopacağını bilmeli.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.