Öğrenci sayısı 70 bini aşmış…
Kampüsünün çevresinde küçük bir uydu kent oluşmuş…
Yetmemiş, kentin ilçelerine de fakülteler ve yüksek okullar açmış…
50 yıllık bir marka Uludağ Üniversitesi’nden bahsediyorum.
Türkiye’nin tanıdığı bürokratlar, iş insanları, sanatçılar ve akademisyenler yetiştiren Uludağ Üniversitesi, son dönemde yeniden ciddi bir atağa geçti.
Gerçi akademik anlamda kalıcı bir söz sahibi olabilmek için 50 yıllık bir geçmiş yeterli değil.
Ve hatta Uludağ Üniversitesi için “genç bir üniversite” bile diyebiliriz.
Mesela Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, göz başta olmak üzere pek çok branşta çok iyi doktorlar, cerrahlar yetiştirmiştir.
Babam da bir dönem sağlık görevlisi olarak çalıştığı için Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki başarılı akademisyen, doktor ve cerrahları duyuyor, biliyordum.
Daha önceki yazımda bazı eksikleri sıraladığım bir eleştiri yazısı kaleme almıştım Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi ile ilgili.
Elbette bu eleştiriyi Bursa’nın markası Uludağ Üniversitesi’nin her alanda daha başarılı olması, varsa eksiklerinin giderilmesi için yapmıştık.
Zaten Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz da akademik yetkinliği herkes tarafından bilinen, eleştiriye açık, işgal ettiği makamı fazlasıyla hak eden bir isim.
Ferudun Yılmaz hoca ile birlikte üniversite hissedilir oranda kapılarını kamuoyuna açtı.
Ferudun hoca sık sık gazetecilerle bir araya geliyor, davet edildiği tv programlarına katılıyor, yaptıklarını, yapmaya çalıştıklarını ve üniversiteyi getirmeyi hedefledikleri noktayı herkese anlatıyor.
Bence bu çok kıymetli bir şey.
Bir dönem Bursa’nın markası Uludağ Üniversitesi kendi kabuğuna çekilmiş bir haldeydi.
Kentteki ve ülkedeki gelişmelere sessizdi.
Gazeteciler, önemli gelişmelerle ilgili akademisyenlerden fikir almakta ciddi şekilde sorun yaşıyordu.
Ve çoğunlukla bürokratik işlemler nedeniyle pek çok Bursalı gazeteci ilgili konuları yakın üniversitelerdeki akademisyenlere danışıyordu.
Evet bu aşıldı artık.
Ve daha da iyisi direkt rektöre ulaşmak, görüş almak mümkün.
Bence bu alkışlanması gereken bir durum.
Bursa ile bütünleşen Uludağ Üniversitesi, marka değerini ulusal ve uluslararası arenada arttıracaktır.
Tarım, sanayi ve turizm kenti Bursa, akademik anlamda Uludağ Üniversitesi gibi bir değere sahip olduğu için çok şanslı.
Ve Uludağ Üniversitesi de Osmanlı’nın ilk başkenti, bu coğrafyanın tarihi, kültürel anlamda en zengin, ülke ekonomisine yön veren, otomotiv başta olmak üzere ilklerin üretildiği, eşsiz bir doğaya, verimli topraklara sahip Bursa gibi kentte kurulduğu için çok şanslı.
BTSO’nun çok sevdiğim, “Bursa büyürse Türkiye büyür” diye bir sloganı var. Ben bunu, “Uludağ Üniversitesi büyürse Bursa büyür. Bursa büyürse Türkiye büyür” olarak geliştirmek istiyorum.
Teşekkürler Uludağ Üniversitesi…
Teşekkürler üniversitenin akademik kadrosu.
Ve elbette teşekkürler Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz…
Nice 50 yıllara…