Sen çok yaşa Türkiye

Bazen olaylara ve başımıza gelen musibetlere başka açılardan da bakmamız lazım.
Koronavirüs salgını nedeniyle Türkiye’de yaşamını yitirenlerin sayısı 200’ü aştı.
Ekonomik, sosyal tedbirler art arda alınıyor.
“Evde Kal Türkiye” sloganı genel anlamda tuttu.
İşe gitmek zorunda olanlar dışında genelde insanlarımız günlerini evlerinde geçiriyor.
Görüşmeler genellikle cep telefonlarından “görüntülü” olarak yapılıyor.
Evde yapılan aktivitelere her gün yenisi ekleniyor.
Evde spor…
Evde sanat…
Evde konser…
Ve en önemlisi evden, tanıdığımız veya tanımadığımız kişilere destek olmak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” sloganıyla başlattığı Milli Dayanışma Kampanyası çok çabuk karşılık bulmaya başladı.
Siyasilerden sanatçılara, sporculardan iş dünyasının temsilcilerine herkes yardım yarışına girdi adeta.
Sosyal medya üzerinden de birbirlerini davet ediyor pek çok kişi.
Banka hesaplarında biriken paralar çığ gibi büyüyor.
Ekonomik sıkıntıya rağmen insanlar ellerinden gelen yardımı yapıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu da, “Zekatların bu günlerde ulusal düzeyde başlatılan dayanışma kampanyaları vasıtasıyla toplanıp hak sahiplerine ulaştırılması caizdir” yönünde fetva da yayınladı.
Ramazan ayı da yaklaşıyor.
Önceki yıllara göre hem erzak yardımı hem de zekat anlamında yardımların çok daha artacağı görülüyor.
Pek çok firma daha önce yurtdışından alınan ve ülkemiz için ciddi maliyet oluşturan tıbbi cihazları üretmek için harekete geçti.
“Yerli üretim” tıbbi cihazlarda seri üretime geçen firmalar bile var.
Milli duruş ve dayanışma bu olsa gerek.
Kıyafetine, dini kimliğine, siyasi anlayışına bakmaksızın ortak paydada buluşup tek vücut olmak bu olsa gerek.
Aslında bu duygular ülkemizin DNA’sında var.
Deprem, sel, fırtına ve diğer felaketlerde olduğu gibi salgın sonrası da kenetlenmeyi bildik.
Tıpkı 15 Temmuz hain darbe girişiminde olduğu gibi.
Sen çok yaşa Türkiye…