SON DAKİKA
Hava Durumu

ŞİMDİ SİZE NİYE İNANALIM?

Yazının Giriş Tarihi: 16.06.2021 09:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.06.2021 09:19

Mekanı cennet olsun, eski başbakan Necmettin Erbakan, partisinden ayrılarak AK Parti'yi kuran Recep Tayyip Erdoğan'ı oldukça ağır bir şekilde eleştirirdi.
Ama Erdoğan, "Hocam" diye hitap ettiği, adını evlatlarına verdiği Erbakan'a hiç yanıt vermedi.
O yöndeki soruları ya duymazdan gelir ya da bir şekilde geçiştirirdi.
Erbakan yaşamını yitirdiğinde en fazla üzülenlerin başında gelmişti Erdoğan.
Çünkü Erdoğan, bugün geldiği noktaya önce Allah'ın ardından da Erbakan sayesinde geldiğini biliyordu.
Onun siyasi öğretileri sayesinde "muhtar olamaz" denilmesine rağmen önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, sonra Başbakan, son olarak da Cumhurbaşkanı olmuştu.
Belki de yan yana geldiklerinde tokat atsa Erbakan, diğer yanağını uzatacak derecede saygısı vardı Erdoğan'ın hocasına.
Siyasi ahlak ve edep zaten bunu gerektirmez mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda "ahde vefa" ne demek, bunu göstermiş oldu.
Günümüze geldiğimizde ise bırakın ahde vefayı, normal bir siyasi saygıyı bile görebilmek mümkün olmuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti saflarında siyaset yapan, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlık koltuğuna oturan pek çok isim, menfaatleri bitince...
Keşke sadece susabilselerdi...
Başka mecralarda siyaset yapsalar da geçmişe saygıları olabilseydi...
"Bir zamanlar eleştirdiğimiz bu partide biz de siyaset yaptık" diyerek aslında kendilerine de çamur attıklarını anlayabilselerdi...
Önce Ahmet Davutoğlu sahneye çıktı.
Ama öyle böyle değil...
Sonra Ali Babacan, başrole soyundu.
Babacan güya sanki biraz daha saygılı duruyordu.
Ama onun da maskesi bir soru ile düştü.
AK Parti'de görev yaparken, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığı için muhalefetle gizli pazarlık içinde olduğunu bir televizyon programında ağzından kaçırıverdi.
Sonrasında, "O zaman Erdoğan'ın adaylığı netleşmişti" diye durumu düzeltmeye çalıştı ama...
Evet kimse bunu yemedi...
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise hep sessizdi...
Ama öyle böyle sessizlik değil.
Kendisini "kardeşim" diyerek cumhurbaşkanlığı için aday olarak gösteren Recep Tayyip Erdoğan'a bir kez destek olmadı.
Erdoğan'ın aleyhine konuşmadı ama muhalefeti her fırsatta desteklemekten geri kalmadı.
Raşit Aydın, "İkinci Gezi" denemesi olarak nitelendirilen Boğaziçi olaylarına destek verdiği gerekçesiyle Abdullah Gül'ün bedelsiz yürüttüğü danışmanlık görevini de bıraktı.
Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek de geri kalmadı elbet...
Sedat Peker'in açıklamalarını değerlendirip, gereğinin yapılması gerektiği yönünde bir Alman gazetesine açıklama yapmayı ihmal etmedi.
Gerçi Yeni Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu, Çiçek'e gerekli cevabı vermiş ama...
Acaba Çiçek, "araştırma yapılmalı" dediği dönemin önemli bir kısmının kendi bakanlık döneminde olduğunu hiç düşünmedi mi acaba...
Çok detaya girmeyeceğim...
Ben işin siyasi ahlak tarafındayım.
Varsa bir yanlış, beraber yaptınız.
Madem çok ahlaklıydınız...
Neden zamanında konuşmadınız?
Şimdi mi aklınız başınıza geldi...
O zaman susup gizlediyseniz bu günahı şimdi size niye inanalım?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.